Para icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetli metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanılmıştır. Milattan önce 9000 yılları civarı çeşitli toplumlarda canlı hayvanlar, özellikle sığır; bitkilerden de hububat türleri para yerine kullanılıyordu. M.Ö. 1200 civarı Çin’de deniz salyangozu kabukları para olarak kullanılıyordu. Daha sonra Çin’de para olarak bel, çapa ve bıçak gibi madeni el aletlerinin kullanımı M.Ö. 1000 -500 yılları civarı yaygındı.
Dünyanın en eski para örnekleri, M.Ö. 7.yüzyıldan kalmadır. Aynı zamanda gerçek anlamda paranın ilk örnekleri olan bu kalıntılar, Türkiye’nin batısında, Lidyalıların yaşadıkları topraklarda bulundu. İlk parayı Lidyalılar bulmuştur. Lidya’da ilk gerçek madeni para M.Ö. 640 yılları civarında üretildi. Fasulye biçimindeki bu madeni paralar altın ve gümüşten yapılmıştı.
Lidya, Anadolu ve Dünya’nın ilk madeni paraları altın ve gümüşün doğal karışımı olan elektrumdan (Elektrum veya beyaz altın, altın ile gümüşün belirli miktarlarda karıştırılması ile elde edilir. 18 kt beyaz altına %75 altın ve %25 gümüş veya paladyum ilave edilir. Sarı altında ise gümüş ve paladyum yerine bakır gibi başka elementler ilave edilmekteydi. Genelde soluk sarı veya sarıya çalan beyaz renginde olur) yapılıyordu. Lidya’nın insanlık tarihine en büyük katkısı “sikkeyi” icat etmiş olmalarıdır.
Başkent Sardes’in içinden geçen Paktalos Irmağı’nın alüvyonlarında doğal olarak bulanan altın-gümüş karışımı “elektrum” madeninden basılan ilk sikkelerin üzerinde Lidya Krallığının arması olan Aslan başı bulunuyordu.
Paraların bir yüzünde kralı simgeleyen aslan ve boğa motifi, öteki yüzünde de değerini gösteren işaretler vardı. Zamanla para kullanımı Batı Anadolu’dan tüm Akdeniz ülkelerine yayıldı. M.Ö. 320 yılında bir yüzüne Büyük İskender’in profili basılan paralar yapıldı. O dönemde, Büyük İskender Tanrı olarak kabul edilmeye başlanmıştı. Daha sonra başka kral ve imparatorların portreleri de paralar üzerinde görüldü.
Tarihteki ilk madeni para basım yerinin Anadolu olması özellikle uygarlık gelişiminin göstergesi olarak oldukça önemlidir. Anadolu bu üstünlüğünü sürekli devam ettirmiştir. Dünyanın ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’de kurulmuştur.
- yüzyılın son çeyreğinde altın sultaninin piyasaya sürülüşüne kadar, Osmanlı sikkeleri gümüş akçe ile bakır mangırdan ibaretti. Osmanlılar 15. yüzyılda Selçukluların ve İlhanlıların örneklerini izleyerek, önde gelen ticaret ve kent merkezleri ile madenlerde veya onların yakınlarında çok sayıda darphane kurdular. Böylece Osmanlıların topraklarıyla birlikte, akçenin tedavül alanı da genişledi. 15. yüzyılın son çeyreğinde, II. Mehmed(Fatih Sultan Mehmet)’in 30 yıllık saltanatı sırasında ise en azından 15 ayrı darphanede akçe üretiliyordu.
Geniş bir coğrafyada sayılamayacak kadar çok merkezde para darp edilmesine rağmen İstanbul’daki Darphane devletin ana Darphanesi olma özelliğini devam ettirmiş, 1843 yılında diğer Darphanelerin faaliyetine son verilerek bu tarihten sonra yalnız İstanbul Darphanesinde para basılmıştır.
Pek çok alanda para darp edilmesine rağmen Osmanlı darphanelerinin işleyişi hakkında çok fazla bilgiye sahip olamadığımız da bir gerçektir.Bu boşluğu büyük ölçüde doldurduğuna inanılan, eski bir Darphane Müdürü olan Hasan Ferid Bey tarafından kaleme alınan “Nakid ve İtibar-ı Mali” isimli kitabın içerisinde Osmanlı Darphanesinin işleyişi ile ilgili bir bölümün de bulunması, altın, gümüş ve diğer metal paraların tarihsel gelişimini, kağıt paranın ortaya çıkışını, 19. yüzyılın özellikle ikinci yarısında ortaya çıkan yüksek finansman gereksinimini, bugün olduğu gibi o gün de kıt olan parayı elde edebilmek için kredi ve sermaye piyasalarında verilen mücadeleleri anlatan çok değerli bir eserdir.
İlk lira Sultan Abdülmecid döneminde 5 Ocak 1843’te “Osmanlı lirası” adıyla basıldı. Kağıt para basılmadan önce kullanılan bu Osmanlı altın parasına “Sarı lira” denirdi.
Hatıra Paracılığın Tarihsel Gelişimi
Hatıra para basımı, tarihsel gelişim itibariyle madeni para basımından sonra başlamış, onun bir devamı olarak gelişimini sürdürmüş ve 18. yüzyılın sonunda nümismatik bilim dalının kurulmasıyla da bağımsız bir para alanı haline gelmiştir.
Tarihteki ilk bilinen hatıra paralardan birinin, eski Yunan’da Perslere karşı kazanılan zaferin anısına M.Ö. 479 yılında tedavül parası olan gümüş Atina Tetradrahmisi’nin arka yüzündeki desenin değiştirilmesi ve söz konusu paranın çapının büyütülmesi ile basılan Atina Dekadarhmisi’dir. Roma döneminde M.Ö. 61 yılında I. Triumvira zamanında Pompei’nin zaferlerini kutlama anısına Aureus diye bilinen bir hatıra paraya rastlanmıştır. Daha sonra İmparator Augustus’un ölümü anısına çeşitli hatıra paraların çıkarılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde önemli olaylar, çeşitli askeri zaferler, değişik antlaşmalar için hatıra paralar çıkarılmıştır.
Çıkarılan hatıra paralar genel olarak tedavülde bulunan paralardan bazılarının arka yüzlerinin değiştirilmesi, var olan paranın boyutlarının değiştirilmesi veya tümüyle o konuya özel bir paranın basılması suretiyle yapılmıştır. Bizans döneminde de, yine çeşitli önemli olayları anmak, kazanılmış zaferleri kutlamak anısına hatıra paralar çıkarılmıştır. Bizans’ta çıkarılan hatıra paralar tedavül paraların değiştirilmesi suretiyle değil, doğrudan gümüş ve altından olmak üzere ayrı hatıra para olarak basılmıştır. Bu hatıra paralar Constantinople Darphanesinde basılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda özel bir hatıra para uygulamasından söz etmek oldukça zordur. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında görülmeye başlanan “seyahat paraları”nı bu kapsamda değerlendirmek olanaklıdır. Örneğin; Sultan II. Mahmut’un Edirne ziyareti nedeniyle 24. Culus yılında Memduhiye Altını tarzında basılmış olan Edirne Seyahat Altını, Sultan Abdülmecid’in Edirne Seyahati nedeniyle bastırılan seyahat altını, Sultan Abdülaziz’in Bursa seyahati için bastırılan altın ve gümüş seyahat paraları; Sultan V. Mehmed Reşad’ın Bursa, Edirne, Kosova, manastır ve Selanik seyahatleri için altın gümüş olarak bastırılan seyahat paraları bunlara örnek olarak verilebilir.
Banknot Paranın Serüveni
Bulgulara göre ilk kağıt para M.S. 806 yılında yine Çin’de ortaya çıkmıştır.Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17 nci yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. İlk kağıt paranın 1690’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Massechusetts Hükümeti, İngiltere’de ise “Goldsmiths” ler tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı görülmektedir.
Osmanlı Devleti Döneminde Sultan Abdülmecit tarafından 1840 yılında dolaşıma çıkarılan ve “Para Yerine Geçen Kağıt” anlamına gelen “Kaime-i Nakdiye-i Mutebere”ler, “banknot” olmaktan ziyade, “faizli borçlanma senedi” veya “hazine bonosu” niteliğindedir. İlk dönemlerde kaimeler elle yapılmakta ve her birine resmî mühür basılmaktadır. Ancak taklidi kolay yapıldığı için kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle kaimeler 1842 yılından itibaren matbaada basılmaya başlanmıştır. 1863 yılında ise Osmanlı Devleti, kağıt para ihracı imtiyazını 30 yıl süre ile İngiliz ve Fransız ortak sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankasına bırakmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Hükûmetin avans ve banknot basma isteğini Osmanlı Bankasının geri çevirmesi üzerine, Osmanlı Devleti 1915 yılından itibaren, hazinesindeki altın ve Alman Hazine bonolarını karşılık göstererek “Evrak-ı Nakdiye” adı altında farklı bir banknot çıkarmıştır. Bu banknotlar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında para bastırılamadığından, 1927 yılı sonuna kadar tedavülde kalmıştır.
Bir ülkenin parası o ülkenin egemenlik ve bağımsızlığının sembolüdür. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 30 Aralık 1925 tarihinde çıkarılan bir kanunla Cumhuriyet’in ilk banknotlarının basılmasına karar verilmiştir. Bu kanunla, Birinci Emisyon Grubu banknotlar 5 Aralık 1927 tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır. Bu kağıt paralar 1927’de İngiltere’de, Thomas de la Rue şirketi tarafından 88 bin İngiliz altınına basılmıştır. 1927’de harf devrimi henüz gerçekleşmediği için paraların üzerinde Latin harfleri yoktu. Harf Devrimi’nden önce bastırılan bu banknotların ana metinleri eski yazı Türkçe, kupür değerleri ise Fransızca olarak yazılmıştır. 1927 yılında basılan 1, 5 ve 10 lirada Atatürk’ün resmi filigranda gözükmekteydi. Diğer paralarda ise Atatürk hem filigranda hem de resim olarak gözükmektedir. İlk paraların üzerinde eski Türkçe ve Fransızca yazılar ile dönemin Maliye Bakanı Mustafa Abdülhalik Renda’nın imzası vardı. Paraların yeniden Latin harfleriyle piyasaya çıkması büyük bir masraf olduğu için 1927’de basılan paralar 1928’deki harf devriminden sonra da yıllarca yürürlükte kalmıştır.
3 Ekim 1931 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faaliyete geçmiş ve banknot basma yetkisine tek elden sahip duruma getirilerek banknot ihracı imtiyazı 30 yıl süreyle TCMB’ye verilmiştir. Daha sonra bu imtiyaz süresi 1999 yılına kadar uzatılmış, 1994 yılında TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklikle de süre sınırlaması tamamen kaldırılmıştır.
TCMB’nin kurulmasıyla Harf Devrimi’nden önce basılan eski yazılı banknotlar, Latin harfleri ile basılmış yeni banknotlarla değiştirilmiştir. TCMB tarafından dolaşıma çıkarılan ilk banknot 5 Türk liralık banknottur. Bu banknotu da içeren İkinci Emisyon Grubu banknotlar, 1937 – 1944 yılları arasında tedavülde kalmıştır.1937’de tedavüle giren Latin harfli paraların hepsinde Atatürk resimleri bulunmaktaydı.
1930’lu yılların sonlarında TCMB bünyesinde Banknot Matbaası kurulması çalışmalarına başlanmış, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu çalışmalara devam edilememiştir. 1951 yılında yeniden başlatılan çalışmalar sonucunda Banknot Matbaası kurularak bu döneme kadar Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Almanya’da bastırılan banknotların, artık ülkemizde basılmasına başlanmıştır. Banknot Matbaası’nda basılan ilk banknot olan Beşinci Emisyon Grubu Üçüncü Tertip 100 Türk liralık banknot 1958 yılında dolaşıma çıkarılmıştır. Bu emisyon grubu içinde, halk arasında “Mor Binlik” olarak da anılan banknot da yer almıştır.
Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar dokuz emisyon grubunda 24 farklı değerde banknot dolaşıma çıkarılmıştır. İlk altı emisyon grubundaki banknotların tamamı ile Yedinci Emisyon Grubu’ndaki banknotların bir kısmı değişik tarihlerde dolaşımdan kaldırılmış ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin sonunda değerlerini yitirmiştir.
Ülkemizde 1970’lerde başlayan yüksek enflasyon, bazı ekonomik değerlerin milyarlarla, trilyonlarla ve hatta katrilyonlarla ifade edilmesine neden olmuştur. Bu süreçte ekonominin nakit ihtiyacı ise 1981 yılından bu yana ortalama her iki yılda bir defa tedavüle çıkarılan üst değerde yeni banknotlarla karşılanmıştır. Bunun sonucunda gelinen noktada, dünyanın en büyük kupürlü banknotunun ülkemizde kullanılmakta olması paramızın itibarını olumsuz yönde etkilemiştir.
Bu doğrultuda Türk lirasının itibarını yükseltmek ve yüksek kupürlü paranın hayatın birçok alanında neden olduğu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen para reformunun ilk aşaması kapsamında Türk lirasından altı sıfır atılmış ve 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Yeni Türk lirası banknotlardan oluşan Sekizinci Emisyon Grubu banknotlar dolaşıma verilmiştir.
1 Ocak 2009 tarihinde ise para reformunun ikinci ve nihai aşamasına geçilmiş ve para birimine geçici bir süre için ve karışıklıkları önlemek amacıyla eklenen “Yeni” ibaresi kaldırılarak Dokuzuncu Emisyon Grubu banknotlar dolaşıma çıkarılmıştır.
Kaynakça:
- İ(ÇUBUK, 1980, C.1, s.32)
- (AK,1987, s.2)
- http://blog.milliyet.com.tr/kanuni-sultan-suleyman-muhibb–mahlasini-neden-sonra-kullanmaya-basladi/Blog/?BlogNo=367598
- http://www.turkceciler.com/muhibbi.html
- http://www.duralidogan.com/yazar.asp?yaziID=681
- http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/muhtesem-suleyman-kasim-2012.html