Ey uzak akrabalarım!
Mevsim sonu dostları, işporta malı ayrılıklar,
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar,
Gece telefonları, ıssız konuşmalar,
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler,
Bırakılmış mektuplar
Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık!
Ey hayatıma girenler ve çıkanlar!
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat!
O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan.
Bunaldım, kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan.
Usandım, sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan.
Kaç zamandır, bir ermiş dinginliği havalandırıyor dizelerime
Açılan pencereleri.
Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına,
Zamanı düşünüyorum.
Anlamını yitiriyor şimdiki zamanın boş yüceliği, tarihin unutkan
Sayfalarındaki mürekkep lekeleri
İşimin başına dönüyorum içimde ıssız bir gönül erinci.
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
“İçtenliğin” ya da “dünya görüşünün” kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.
Lâ...
“Usandım, sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan.”
Ne sağlam imgelemelerdir bunlar. Kaleminize kuvvet, yüreğinize sağlık.!