MİHRî HATUN (1460?-1506)
Mihrî Hatun’un Klasik edebiyatımıza hakim olan aşık anlayışına, kadınca bir bakış açısıyla farklı bir yorum getirdiği söylenebilir.
Bu yazarımızı bir başka sevmişimdir. Bütün özelliklerinden ziyade cesurdur.Oldukça güzel bir kadındır.Lakin sohbet meclislerinde güzelliğinden değil şiirleri ve kültürüyle kendinden bahsettirmeyi başarmıştır. Dönemin ünlü şairleri muhabbet ortamında onun eserlerinden alıntılar yapmaktadır.Bütün bunlara rağmen hiç evlenmemiştir. Birçok erkeğin hayran olduğu şaire, ilerlemiş bir yaşta olan Paşa Çelebi’nin de evlenme teklif ettiği ancak reddedildiği, bu durum üzerine şair Zâtî’nin küfre varan ifadelerle bir kıt’a söylediği de Âşık Paşa tarafından belirtilmiştir.
‘Mihrî Hatun’ onun mahlasıdır. Asıl adı Mihrünnisa veya Fahrünnisa olarak bilinir. Bütün hayatı Amasya’da geçer. O dönemlerde şehzade vilayeti olan şehirde, kültür muhitinde adından sıkça söz ettirmiştir.
Şiirlerinde umumiyetle Necati Bey’in etkisi altında kalır. Zamanına göre cesur sayılabilecek şiirlerinde yalınlığı merkez alır ve sade bir söyleme sahiptir. Aşk , elem, melankoli ve günlük hadiseler şiirlerinde işlediği başlıca konulardandır.
Kaynaklar onun fıkıh ve ferâiz ile ilgili eserler kaleme aldığını bildirirlerse de bunlar günümüze gelmemiştir. Ancak mesnevi formunda yazılan Tazarru-nâme’si divan nüshalarının başında yer alarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Cefada sınır tanımayan maşuk, aşık tarafından taltif edilir fakat Mihrî Hatun aşkın hallerini maşuk a da bildirmek ister. Bunun yolunu sevilen bir gazelinde anlatır.
GAZEL:
Ben umardım ki seni yâr-ı vefâdâr olasın
Ne bileydim ki seni böyle cefâkâr olasın
(Seni sözünde duran bir sevgili olmanı umardım,
(senin) böyle eziyet eden biri olduğunu bilemedim.)
Reh-i aşkında neler çektiğim ey dost benim
Bilesin bir gün ola aşka giriftâr olasın
(Ey dost! Bir gün aşka esir ol ki aşkının yolunda neler çektiğimi anla. )
Sen ki can gülşeninin bir gül-i nev-restesisin
Ne revadır bu ki her hâr u hasa yâr olasın
(Sen can gülşeninde yeni yetişen bir gülsün,
çalı çırpıya yar olmak sana yakışmıyor. )
Beni âzâde iken aşka giriftâr ettin
Göreyin sen de benim gibi giriftâr olasın
(Ben hür iken beni aşka esir ettin; sen de benim gibi esir olasın.)
Beddua etmezem amma ki Hudâ’dan dilerim
Bir senin gibi cefakâra hevadâr olasın
(Beddua etmem fakat Allah’ tan kendin gibi eziyet eden biriyle sevgili olmanı dilerim.
Şimdi bir haldeyiz kim ilenen düşmenine
Der ki Mihrî gibi sen dahi siyeh-kâr olasın
(Şimdi öyle bir haldeyiz ki, düşmanına beddua eden mihrî gibi suçlu olmasını diler. )
Kelimeler:
vefâdâr: sözünde, sevgisinde duran
cefâkâr: eziyet eden
reh-i aşk: aşk yolu
giriftâr: 1.tutulmuş, yakalanmış, esir.
2.düşkün, uğramış, tutkun.
nev-reste: yeni yetişen.
reva: yakışır, uygun, yerinde.
hâr u has: çerçöp, çalı çırpı.
âzâde : hür, serbest.
hevadâr: sevgili, dost
siyeh-kâr: suçlu, günaha giren.
Kaynakça:
Kadı tarafından cezalandırılan kadın figürü, Halil İnalcık – Osmanlı Klasik Çağ
Gülşen Kaya, Mihri Hatun’un Divan Tahlili, FAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, TDE Anabilim Dalı, Elazığ 2010
Büyük Osmanlı Lugatı