Mehmet Fatih Tanyolu-Gencin Arayışı

Gencin Arayışı

İlkbahar ayının gülümseyen yüzünde titretici ayaz gencin uyumasını engelliyordu.

Genç, kış boyu sinesinde barındırdığı arayışın peşindeydi. İçten içe perçinleşen ve kemiren bu arayışı artık derslerinden, ailesinden ve hayatındaki her şeyden öncelik ve önemlilik kazanmaya başladığı günlerden biriydi.

Küçük, bir  o kadar da cezbedici olan tatil kasabasında herkesin uykularındaki en tatlı anında, güneşin ufuktan yavaş yavaş göz kırpmaya başladığı zaman diliminde, kendisinden evvel üzerinden kaç kişinin geçtiği belli olmayan eski, tarih kokan taşlı yollarda yürüken kendisine hitap eden sesi duyunca  o sese kulak verir.

-Evladım, evladım! bu vakitte horozunu mu kaybettin?

Hitap eden kişi orta yaşlarda, olgun vakarlı, ihtiyar duruşlu bir adamdı.Genç bir an duraksayarak adama cevap verme ihtiyacı hissetmesede içi içine de aylarca depreşen kafasını, tanımadığı bu adama hem de herkesin uykuda olduğu vakitte yani sırrın, sırdaşla kaynaşmaya dem vurarcasına haykırdığı anda adama dönerek;

-Birşey kaybetmedim ama…

-Evladım,aramak için birşeyleri kaybetmeye ne hacet insan, kaybettiği için değil elindekilerinin kendisine yeterli olmadığı için aranır durur.

Ateşin başındaki semaverden sabahın ilk soğunu yırtarcasına demli çayı gence uzatarak devam eder;

-Aramak yaşamanın başlangıcıdır, aramayan insan, kör düğüm hükmünde yaşayamaz, hayatını anlamlandıramaz. Aramamış mı Adem, Havva’yı yıllar yılı, süren aramada açmamış mı? avcunu ve semaya kaldırarak Ya Rab! Aratıttğını aramama yardımcı ol! Diye gözyaşlarıyla nidalanmamış mı?

Çayından bir yudum alan adam devam eder pür dikkatle dinlemekte olan gence anlatmaya ;

Aramamıs mı? Yunus, İl İl, Belde belde ve en son dememiş mi? ;

Cennet cennet dedikleri,

Üç, beş köşk,

Üç ,beş Huri,

Bana seni gerek seni.

Aramamış mı? Kays, onu çöllerden çöllere derebeder edercesine Mecnun eden dilberi Leylasını ve Leylası yüzünden kör olan göz perdesinden artık Leyla’yı  dahi tanımayacak mertebede içindeki bitmeyen arama arayışını.

Aaramamış mı? Abdallar, erenler onlar da senin benim gibi biriyken  onları Abdal, Eren yapan içlerinde ki arama aşkı değilmidir.

Genç, bir an başını önüne eğerek hulyalar uçurumunda kendini kaybederken sahi aramak neydi? Arandığı şeyin mertebesine mi bağlıydı? O bir sevgi meydi, sevgilimiydi yoksa insan oğlunun yaratılışındaki gaye miydi? Düşünceler  çemberinde  yoğurulurken telefonunun çaldığını hissetti arayan arkadaşları olmalıydı çünkü öğle vakti tatil kasabasından ayrılacaklardı. Adamdan hem izini hem de onunla vedalaşmak için hamle yapacağı zaman adam gence  fısıldayarak;

-Evladım! Aramak kutsaldır.

Genç, aradığını bulamasa da aramasında ona yardımca olabilecek bir kişi,bir sırdaş bulma mutluluğuyla  adamın yanından uzaklaşmıştı.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir