Kökeni yüzyıllar öncesine kadar uzanan Türk Milleti, zengin bir kültürel birikime sahiptir. Türk Milletinin Orta Asya’dan Avrupa içlerine kadar geniş bir alanda yayılmış olması ve birçok uygarlıkla etkileşimde bulunması zengin bir kültüre sahip olmasını sağlamıştır. Özellikle Anadolu coğrafyası bu kültürel birkimde önemli bir yere sahiptir. Çünkü Anadolu Hititler, Frigler, Urartular, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlı Devleti vs. gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bütün bu uygarlıklar farklılıklarını, zenginliklerini oluk oluk Anadolu’ya akıtmışlardır. Bu topraklarda varolan her uygarlık kendinden önce kök salmış olan uygarlığın kültürel zenginliklerini kendisine ön ayak yapmış ve bir sentez oluşturmuştur. Yani kültürel ögeler her yeni uygarlıkta yeniden filizlenmiş ve hayat bulmuştur. Her kültürel öge gibi maddi kültürümüzün önemli bir parçası olan müzik aletleri de böyle bir gelişim göstermiş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Fakat ne yazık ki bu zengin kültürün oluşturmuş olduğu müzik aletlerinin birçoğu unutulmaya yüz tutmuştur. Birçoğunun ismi dahi zihinlerde yer almamaktadır. Bu durum kültürümüze sahip çıkma anlamında hangi noktada olduğumuzun bir göstergesidir. Bu nedenle kültürümüze karşı daha duyarlı olmalıyız. Onu korumalı ve yaşatmalıyız.
III- VURMALI ÇALGILAR:
1. Davul (nağara), koltuk davulu,
2. Tef, kudüm (daire),
3. Darbuka (deplike, dümbelek, dümbek, küp),
4. Zilli maşa, çarpara, parmak zilleri, kaşık vb.
Deri Vurmalı Çalgılar:
Davul: Türk vurmalı çalgılarının sembolü olarak kabul edilmektedir. Davul tarihimizde çok değişik amaçlarla kullanılmıştır. Türkiye’nin her yerinde değişik cins ve boylarda davul bulunmaktadır. Kasnak, ip ve deri olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Tokmak ana ritmi, çubuk ise detayları çalmaktadır. Genellikle küçük davul, orta davul, büyük davul ve koltuk davulu gibi mahalli boyları ve adları bulunmaktadır. Türklerde kullanılan en eski çalgıdır. Sesinin gür oluşu ve etkisi nedeni ile bir haber aracı olarak da kullanılmıştır. Davulun değişik cins ve boyda olanları vardır. Büyük olanına “kara davul”, küçük olanına “cura davul” veya “davlumbaz” denmektedir. Şamanların en temel çalgısı olan “Davul”, Türk geleneklerinde dinsel törenler, savaş alanları, mehter takımları, düğün, sahur, cirit oyunu, at yarışı, güreş, bayram vb. gibi alanlarda uzun yıllar boyu kullanılmış ve hala kullanılmaktadır. Diğer taraftan “davul”, müjde, güvenlik, savaş, yangın vb. amaçlı da kullanılmıştır.
Koltuk Davulu: Araçsız vurmalı usul çalgıları sınıfına girer. Daire biçimindeki ağaç kasnağa deri gerilmiş çemberlerin, çapraz bağ ile bağlanması sonucu elde edilir. Koltuk altına alınarak ve ellerle vurularak çalınmaktadır. Normal davula göre daha uzundur. Çapı ise normal davuldan daha küçüktür.
Dümbelek: Anadolu’nun birçok yöresinde çalınmaktadır. Bu günkü darbukanın çömlekten (topraktan) yapılmış şeklidir. Yörelere göre deblek, dümbek ve dümbelek gibi adlar almaktadır. Daha çok kadınlar arasındaki çeşitli eğlencelerde kullanılmaktadır.
Tef: Vurmalı bir Türk Halk çalgısıdır. Hemen hemen her yörede mevcuttur. Yaklaşık 20-40cm çapında, bir kasnak ve tek yüzüne gerilmiş ince bir deriden ibarettir. Kasnak üzerine açılan yarıklara 3-5 çift ince pirinçten yapılmış ziller geçirilerek çalgının ritminin zenginleşmesi sağlanmaktadır. Bazı yörelerde sade olanları da bulunmaktadır. Daha çok kadın eğlencelerinde kullanılmaktadır. Daha büyük olanlarına “Daire” denilmektedir. El (parmak) ile çalınan vurmalı bir ritim çalgısıdır. Yöre ve çalan kişilere göre ”tarande, çingene, acem” diye isimler almaktadır. Def (tef) elde havaya kaldırılarak ve zillerin şıkırtıları duyulsun diye sallanarak çalınır. Kırsal kesimde halen kına ve düğün gecelerinde bilhassa kadınlar eğlenmek için Tef’i hem çalar hem oynarlar. Zilli Tef ve Zilsiz Tef olmak üzere iki çeşittir.
Kudüm: Türk musikisinin en temel ritim aletlerinden biridir. Mevleviler ayinlerinde kullandıkları sazların bazılarına, halkın kullandığı isimlerden farklı ve kutsallaştırıcı isimler takmışlardır. Kudüm adının anlamını ve etimolojisini bilemesek de, kudüm sazına isim babası olan grubun ve bugünkü kişiliğini kazandıranların Mevleviler olduğunu söyleyebiliriz. Tasavvuf musikisinin dışındaki formlarda da kullanılmıştır. Belirli seslere akortlanabilen bu çalgı aleti Mevlevi ayinlerinde semazenlerin sema ritmini darplarla düzenleyerek ritmik bir bütünlük oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Kudüm, nakkareden daha büyük, belli ölçüler içerisinde yapılan bakır bir tas üzerine Deve derisi geçirilmek suretiyle yapılır. Lama, Dana derileri de kullanılmıştır fakat umumiyetle Deve derisi tercih edilmektedir. Zahme adı verilen iki küçük sopa ile vurularak velveleli veya velvelesiz şekilde usuller çalınır. Zahmeler yumuşak ve orta yumuşaklıktaki ağaçlardan yapılırlar. Kudüm çalan kişiye Kudümzen denir. Kudüm, kendine has tatlı, yumuşak, hoş bir sese sahiptir. Kudümün vurmalı çalgı olarak belli bir akordu yoktur.
Darbuka: Elle çalınan vurmalı çalgılarımızın hemen hemen en tanınmışlarındandır. Arapça, ”dümbelek” olan çalgı yurdumuzda yörelere göre, ”dümbek, deblek, güp, küp, dümbelek, dönbek” adlarını alırlar. Tek başına çalındığı gibi diğer çalgılara da eşlikçi vazifesi görür. Tok ve derin bir yapısı vardır. Çeşitli büyüklükte olan toprak ve metalden yapılan darbukalar, keçi veya dana derisinden işle-nen deri ile kaplanır. Günümüzde röntgen filmi ile kaplı olanlarına çokça rastlanır. Daha çok kadınlar arasındaki çeşitli kına geceleri ve eğlencelerde ritim çalgısı olarak kullanılır.
Çarpma Çalgılar:
Kaşık: Vurmalı bir Türk Halk Çalgısıdır. Özellikle şimşir ağacından yapılanı makbuldür. Sap kısımları parmaklar arasına alınır, oval kısımları ise sırta gelecek şekilde avuç içine alınarak çalınmaktadır. Bunun dışında farklı tutuş biçimleri de vardır. Bursa çevresinde sapın sonunda oyma tekniği ile hareketli parçacıklar oluşturulmuş ve buna Tongurdaklı kaşık adı verilmiştir. Anadolu’da eskiden beri kullanılan ve ağaçtan yapılan çorba kaşıkları aynı zamanda çalgı olarak da kullanılmaktadır. Türkiye’nin özellikle Silifke ve Konya yöresi halk oyunlarında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Zilli Maşa: Maşa biçiminde iki ana kolun uçlarına yerleştirilen karşılıklı zillerden ibarettir. Kollar kapandıkça ziller üst üste gelerek ses çıkarmaktadır. İki, üç kollu bir maşa ve uçlarına takılı zillerden ibarettir. Bir elle tutulup, diğer elin başparmağı ile diğer parmakları arasına vurularak çalınır. Çarpara, şimşirden kesilmiş kaşık büyüklüğündeki dört tahta parçasından ibarettir. Bunlar birbirine iple veya menteşeyle bağlıdır. Genelde kadınlar arasındaki eğlencelerde kullanılır.
KAYNAKÇA
- Mahmut Ragıb Gazimihal, İstanbul 1961, Kolca Kopuz Mah. S.131
- Mahmut Ragıb Gazimihal, Şarkı Anadolu Türküleri Ve Oyunları, İstanbul 1929, s.77
- Mahmut Ragıb Gazimihal,Musiki Sözlüğü, s.43
- Mahmut Ragıb Gazimihal,Musiki Sözlüğü,s.144
- Sadi Yaver Ataman, Anadolu Halk Sazları, İstanbul 1930, s.13
Abdurrahman Solak
Hüseyin Oruç
Ocak 2013