25yyda Halimiz

Yirmibesinci Yüzyılda Halimiz

Yıl: 2465
Yer: Mars

Merhaba, söze önce kendimi tanıtmakla başlayayım. İsmim Okyanus Dolunay ACAR, henüz 116 yaşındayım ve Mars Üniversitesi Uzaysal Bilim Araştırmaları Enstitüsü 21. sınıf öğrencisiyim. Uzaysal Bilimler günümüzdeki en gözde meslek grubunu ifade ediyor. Yeni nesil insanlığı evreni dev bir çöplüğe çeviredursun ben ve enstitüdeki arkadaşlarım sürekli yeni gezegenler keşfediyor ve bulduğumuz gezegenleri insan yaşamına elverişli hale getirmeye çalışıyoruz. Mesela şu an insan ırkı M-431 isimli gezegende hayat sürüyor. Bu 21. yüzyıldan beri taşınılan sekizinci gezegen. Bense eski gezegenlerimizden C-362′ de doğmuşum.

Tarih kitaplarımızda anlatıldığına göre insanoğlunun ilk gezegeninin adı Dünya’ymış. İnsan ırkı ilk orada yaşam sürmeye başlamış. Ben fotoğraflarını da gördüm, şimdiki gezegenlere de hiç benzemiyor. Bizdeki gri gökyüzü ve mor akarsuların, kırmızı toprakların aksine orada gökyüzü ve akarsular maviymiş, yerküre ise yeşil ve kahverengilerle bezeliymiş. Tabi bu anlattıklarım 21. yüzyıla kadarki durum. O tarihlerde dünyada herkes panik halindeymiş çünkü atmosferi saran ve dünya üzerindeki tüm canlıları zararlı ışınlardan koruyan ozon isimli tabakadaki delik gün geçtikçe büyüyormuş. Hepsi bu kadar da değilmiş ne yazık ki…

Zamanla bitki örtüsünün değişimi, atmosferde biriken zehirli gazların etkisi vesaire derken dünyada ani değişiklikler olmaya başlamış. Buzullar erimiş, canlılarda davranış bozuklukları baş göstermiş, iklim değişiklikleri yaşanmış derken dünya yaşanılmaz bir hale geldiğinin tüm sinyallerini verir olmuş. Gökbilimciler son bir çare ümidiyle uzayda hayat aramaya başlamışlar ve  neyse ki bulmuşlar. Adını da ‘Yeni Dünya’ koymuşlar, komik değil mi, Yeni Dünya… Adamlar ne bilsin bir asır bile geçmeden orayı da terk etmek zorunda kalacaklarını… Tabi 3. gezegen ‘Yepyeni Dünya’ dan sonra akılları başlarına gelmiş ve bilimsel isimlendirmeleri kullanmaya başlamışlar.

Sürekli değişen çevre şartlarına rağmen insanlar alışkanlıklarından hiç vazgeçmemişler. İşte bu yüzden habire taşınıyoruz; yeni gezegenlere, yeni umutlarla… Ama insan ırkına bir öğretebilsek çevreyi korumayı! Her şey çok daha güzel olurdu… Bana öyle geliyor ki bizim torunlarımızın gezegeninde gökyüzü değil gri belki de simsiyah olacak! Teknoloji gelişiyor, yaşam standartları yükseliyor ama insanlar hep aynı düşüncesizlikle yaşıyorlar. Bunu nasıl ifade etmeliyim bilmiyorum ama artık kendi türdeşlerimden utanıyorum! Ellerinde onca imkân varken inatla sevip korumak yerine incitip yıpratmayı tercih ediyorlar. Yine okuduğum bilimsel tarih kitaplarımızdan birinde öğrendim ki, 21. yüzyılda insanlar ortalama 65-70 yıl yaşıyorlarmış. Şimdiki insan ömrünün neredeyse onda biri! O kadarcık ömüre ne sığdırabiliyorlardı acaba? Gerçi kısa ömürlü olmanın da avantajları vardır belki… Mesela insanlar kısa sürede öldükleri için günümüzdeki kadar kalabalık bir popülasyon oluşmamıştır. Yine o kadarcık süre yaşadıkları için eğitim hayatları da kısa oluyormuş, taş çatlasa 25 yılda meslek sahibi oluyorlarmış. Ben eğitimimin 25. yılında ilkokuldaydım henüz. Gerçi o zamanın eğitiminde günümüzdeki derslerin çekirdeği bile sayılmayacak kadar az şey öğretiliyormuş ya, neyse…Aslına bakarsanız artık galaksimizde hayatın sürdürülebileceği bir gezegen bulmakta zorlanıyoruz ama bunu insan ırkından gizliyoruz. Bırakalım da iyice batsınlar… Onlar her zaman bir çıkış yolu olabileceği inancıyla yaşıyorlar ve bu yüzden sorumsuzlar. Ama M-431’in sonları olabileceğinin farkında değiller henüz. Ben ve enstitüdeki bir kaç arkadaşım Jüpiter Uzaysal Bilimler ve Satürn Uzaysal Bilimlerle irtibat halindeyiz. Onlar da verileri yanlış sonuçlar halinde gönderiyorlar M-431’e. Artık kendi türümüzün cezasını kendimiz vermeliyiz! Bu yaptığımız ortaya çıkarsa Evrensel Adalet Dîvanı tarafından uzay boşluğuna fırlatılmak suretiyle infaz edileceğiz. Olsun… Sonsuza kadar bencil insanoğlunun evreni çöpleştirmesine seyirci kalmaya yeğleriz bunu… İnanabiliyor musunuz; hayatları bize emanet, yeni gezegenleri biz araştırıyoruz ama buna rağmen bizi M-431’e almayıp kendimizi bilime adamamız(!) için atmosferi bile olmayan gezegenlerde çalışmamızı istiyorlar. Ama onlarla aynı gezegende kalıp rezil bencilliklerine şahit olmaktansa burada kendi imkânlarımızla yaşamayı seçtik biz…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir