Annemiz, babamız, kardeşimiz, dostlarımız, sevgilimiz hayatımızı paylaştığımız ve hep hayatımızda olacak olan güzelliklerdir bizim için. Hayatın bize verdiği birer armağandır hepsi.
Annelerimiz… O pamuk elleri yanağımızı okşadığında kocaman güller açtırır yüzümüzde. Sanki yaratıcı koşulsuz kabul için yaratmış onları. Evladı nasıl olursa olsun anne hep destek olur ona, hep yanındadır. Masum yanımızdır annelerimiz. Bir öpücükle tüm yaralarımız iyileştirme gücüne sahiptir anneler. Genç bir kadınken narin, ince olan bir bayan bir evlat doğurdu mu değişiverir birden. Sanki onlara görünmez bir zırh verilmiştir evlatlarını korumaları ve destek olmaları için. Sevgiyi bize en çok katan varlıktır anne biz çocukken. Bizi öyle sever ki, ondan öğreniriz aslında sevmeyi.
Ya babalarımız… Klasik olacak biraz ama sırtımızı yasladığımız dağ. Bize kol kanat geren koruyucu melek. Adeta isteklerimizi yerine getirsin diye gönderilmişler dünyaya. Bu yüzdendir ki çalışıyorsa annelere yeni doğan bebekleriyle vakit geçirmeleri için izin verilip, imkanlar sağlanırken babalar her ne olursa olsun çalışır, çalışır, çalışır. Asla yorulmaz baba. Bir baba ailedeki en güçlü bireydir. Tüm ailenin bütünlüğü ondan sorulur. Asla ağlamaz bir baba, ağlasa da kimse görmez. Çünkü o ailesinin destek kaynağıdır. Bizde bir söz vardır, babayı en güzel o iki kelime anlatır; evimizin direği.
Kardeşlerimiz… Hayatımızı paylaştığımız ilk arkadaşımız… Çocukluk dönemlerinde hep kavgayla geçer kardeşlikler. Anne kıskanılır, baba kıskanılır ya da hiçbir sebep aramaya gerek yok az da olsa kardeşler küçükken kavga eder. Ama kimseye karşı da birbirleriniz ezdirmezler. Koruyucudurlar birbirlerine karşı. Biri bir yaramazlık yaptı mı diğeri ( diğerleri) saklar sırrını. Derken her şey kardeşlerin büyüyüp, olgunlaşmalarıyla değişir. O geçinemeyen, odalara sığmayan yaramazlar yavaş yavaş bırakıverirler tüm kavgaları bir dostluk anlaşması imzalamışçasına. Ama kimse göremez o anlaşmayı. O anlaşma kardeşler arasındaki sevgi bağıdır. Zamanla birbirlerini daha çok anlamaya, daha iyi anlaşmaya başlar kardeşler. Çok yakın birer dost oluverirler.
Dostlarımız, bizim seçilmiş kardeşlerimiz hayattaki. Kan bağı olmasa bile bir kardeş misali hayatta hep bize destek olurlar. Sıcak bir çay eşliğinde sohbetin tadını çıkardığımız kişidir dostlarımız. Temelleri anılardan oluşan sağlam bir binadır dostluk, kolay inşa edilmeyen. En önemli malzemesi güvendir. Kimi zaman aile olurlar bize dostlarımız, ailemiz aynı şehirde değilse bizimle. Bazen bir telefonla yanımızda biterler neden, nasıl diye sormadan. Birde bakmışsınız ki en kıymetli binayı yapmışsınız dostlarınızla birlikte. Geriye kalan zamanlarda da oturabilirsiniz o binalarda keyifle.
Sevgilimiz, hayatımıza ne zaman gireceğini bilmediğimiz diğer yarımız. Sanki üzerimize yakışan elbise misali, hayatımıza yakışan en güzel insan. Anıların en güzelini biriktirdiğimiz, yalnız hayatı değil hayalleri de paylaştığımız insan. Güven, saygı, sevgi dostluğun hamurunda varken bu hamura birazda tutku ekleyip kendini vazgeçilmez yapar bizim için sevgililer. İşte aşk böyle yoğrulur birlikte ve zamanla yavaş yavaş pişer. Aşkı öğretmekle kalmaz, en güzel haliyle yaşatır bize sevgilimiz. Birde bakmışız ki sevgililer ömürlerini birbirine katıp yollarına böyle devam etmiş.
Şimdi bunca şeyi neden anlattın ki diyeceksiniz? Anlattım çünkü bazen öyle anlar geliyor ki bilmeyerek kırabiliyoruz sevdiklerimizi. Belki canımız sıkıldığından, belki yorulduğumuzdan belki de anlamlarını –unutmayız ama- düşünemediğimizden… Nasıl bir perde inmiştir o an bilinmez gözümüzün önüne.
Tam anlamıyla olmasa da sevdiklerimizin anlamı budur hayatımızda. Onlar bizim kıymetlilerimizdir. Hayatı paylaştığımız güzelliklerimizdir. Ama onlara sahip olmak hiç kaybetmeyeceğimiz anlamına gelmez. Belki bir kavga belki bir ayrılık belki de hayatın sonu. Bunu kimse bilemez ancak yapabileceğimiz bir şey var onlar için. Güzel paylaşımlarımızın yanında kötü paylaşımlarımız da olabilir onlarla hayatta. Mesela kavga etmek gibi. Nedenlerine bakmadan çoğu zaman kırılırız onlara veya kırarız onları . Bunun yerine insanların davranışlarının altında yatan nedenlere bakmayı bir öğrensek. İşte o zaman biliriz elimizdekilerin kıymetlerini.
Yapmamız gereken olumsuzluklara takılı kalmak yerine hayatımızdaki güzellik fidanlarını yeşertmek. Bunun da yolu ne olursa olsun sevdiklerimizden vazgeçmemek, onlara sevdiğimizi hissettirmek. Hz. Muhammet (sav) bunu yapmak için bize en güzel yolu göstermiş aslında. Demiş ki “ SEVEN SEVDİĞİNE, SEVDİĞİNİ SÖYLESİN.”
Tansu Kariptansukarip@lisan-iask.com
Nisan 2013
Selma Eskioğlu
Hayatımızda güzellikler hep vardır, görebilmek güzel bakmak lazım, görmeyi bilmeyenlerin de biraz senle konuşması lazım 🙂 yine pozitif ve anlamlı bir yazı ve yine Tansu Karip 🙂