BİR ÜSTAD: NECİP FAZIL

Necip Fazıl KısakürekDöneminin en büyük yazarlarından biridir Necip Fazıl. Eserleri birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Bu büyük şaire halk hiçbir yazara vermediği bir unvan vererek onu Üstat diye çağırmıştır. Gelin bu büyük Üstadın hayatına birlikte bir yolculuğa çıkalım. Onu daha yakından tanımaya çalışalım.

Necip Fazıl 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğmuş ve 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Çocukluğunu büyükbabasının konağında geçirmiştir.

Necip Fazıl’ın kesintili bir eğitim hayatı olmuştur. Amerikan ve Fransız kolejleri ile Heybeli Ada’daki Bahriye Mektebi’nde (Askeri Deniz Lisesi) eğitim görmüştür. Lisedeki hocaları arasında dönemin pek çok ünlüleri vardır: Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aşıki gibi… Annesinin arzusuyla şair olmak istemiştir, şairliğe adım attığında ise henüz 17 yaşındaydı. İlk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlanmıştır.

Milli Mecmua, Anadolu, Hayat ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle de kendinden söz ettirmiştir.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten (1924) sonra milli eğitim bakanlığından burs kazanarak Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okumak için Fransa’ya gitmiştir. Gemiye binmeden önce kafasındaki fesi çıkartıp denize fırlatmıştır. Belki de bu olay onun o zamanki ruh halini ve Osmanlı Devletine bakış açısını en iyi yansıtacak olaydır. Paris’te geçirdiği zaman diliminde milli eğitim bakanlığının gönderdiği parayı içki ve kumara yatırmış ve bursu kesilmiş daha sonra, Türkiye’ye dönüşünde bir arkadaşının yardımıyla Felemenk Bahr-i Sefid Bankasında işe girer.1934’te Abdülhakim Arvasi Hazretleriyle tanışana kadar bir bohem hayatı yaşar. Zaten bu dönemdeki şiirleri hep yalnızlık ve umutsuzluk üzerinedir.1934 yılında vapurda yolculuk ederken gördüğü bir adam, onun bu bohem hayatına çare olacak merhemin reçetesini bir Hızır misali eline tutuşturmuştur. Elindeki kağıtta Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin adresi yazmaktadır. O gün o adrese gider ve vaazı dinledikten sonra bir daha yanından ayrılmaz ve 6 yıl sonra yani 1940yılında kaleme aldığı dizelerinde bu olayı şu şekilde anlatır;

“Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,
Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel.”

Bu tanışmadan sonra hayatındaki değişimi göstermesi içinde şu dizelere bakmamız yeterli olacaktır sanırım.

“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum…”

Evet, üstat hayatında böyle bir değişim göstermiştir. Bundan sonra yazdığı şiirleri hep sevinç, neşe, hayat doludur. Artık umutsuzluk, mutsuzluk geride kalmıştır, aşk ve şevk vardır şiirlerinde ve şiirlerini artık bir amaç uğruna yazmaya başlamıştır.1941 yılına geldiğinde ise Efendisini sürekli evlenmesi telkinine uyarak evlenmiştir. Gene bu dönemde Büyük Doğu Mecmuasını çıkarmaya başlamıştır.

Necip Fazıl Kısakürek Gazete Haberleri

Necip Fazıl Kısakürek’in aldığı hapis cezası dönemin gazetelerine böyle yansımıştı.

Dergiyi çıkarmak pahasına Güzel Sanatlar Akademisindeki hocalığından atıldı. Dergi birçok kez açılıp kapanmasına rağmen belli bir kitleye etki etmiştir. Hayatı değiştikten sonra Üstat birçok kez yıldırılmak amacıyla hapse atılmıştır. Tabi ki yılmamış gene insanlara inandığı davayı benimsetmek için uğraşmıştır.

25 Mayıs 1983’te vefat ettiğinde üniversite öğrencilerinin omuzlarında götürülmüştür. Hak ettiği saygıyı ona gene öğrencileri göstermiştir. Vefatında herkes üzülmüştür. Lakin Üstat ölümü diğer insanlar gibi yorumlamadığı için sevinçle karşılamıştır, bunu da şu dizelerine bakarak anlıyoruz.

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?”

Necip Fazıl’a şöhreti yakalatan eserleri Paris dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıdır. Bu kitaplarla edebiyat çevrelerinde büyük hayranlık uyandırmayı başarmıştır. Henüz otuzuna bile basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile takdir toplamaya devam etmiştir. Yine MEB’in yayınladığı bir Türk şairleri Antolojisi kitabında, ‘N.F. Kısakürek herkes tarafından en iyi şair olarak kabul edilmese bile, Ben ve Ötesi Türk Edebiyatı’nın en kuvvetli şiir kitabı olsa gerek, der. Meslektaşları tarafından da çok sevilen şair ‘Üstat Necip Fazıl Kısakürek, olarak anılmaya başlanmıştır.

 

Üstat, 1980′de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı’nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı’nca 1980′de verilen beratla ‘Sultan-üş Şuara’ (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.

Yaşadığı dönemde birçok edebiyatçı tarafından övgüler almıştır. Mesela Yaşar Nâbi tarafından, “Bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter” denilerek övülmüştür.

Necip Fazıl’ın Kaldırımlarından…

Necip Fazıl KısakürekSokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

Sakarya’sından…

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

[one_half first]

Umut Işıklı
umutisikli@lisan-iask.com
 

[/one_half]

[one_half]

Zülfiye Arı
zufiyeari@lisan-iask.com

[/one_half]

Şubat 2013

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir