Namık Kemal

Namık Kemal'İn Hayatı, Zülfiye Arı, Tanzimat EdebiyatıYaşadığımız şehirlerde hep dikkatimizi çeken bir şey vardır. Cadde, bulvar, mahalle, okul isimleri tarihe ya da yaşanılan döneme damgasını vurmuş kişilerin isimleridir. Mesela Atatürk Lisesi, Kazım Karabekir Anaokulu, Süleyman Demirel Üniversitesi, İnönü Mahallesi, Alâeddin Keykubat Caddesi gibi. Birçoğumuz,  bu kişiler ne yaptı da isimleri okullara, caddelere, sokaklara verildi diye merak etmişizdir. İşte benim de dikkatimi çeken isim Namık Kemal oldu. Acaba kimdir Namık Kemal? Ne iş yapardı, ne ile uğraşırdı?  Birlikte Namık Kemal’in geçmişine bir göz atalım;

Türkiye’de ilk defa, vatan şairi diye şöhret kazanan şairdir Namık Kemal. Tanzimat devri Türkiye’sinde bir fikir ve sanat inkılapçısı olarak tanınmış ve kendisine bir milli kahraman gözüyle bakılmıştır. Kalemini yalnız bir sanat vasıtası olarak değil, aynı zamanda bir milli-sosyal mücadele vasıtası olarak kullanmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.

     Peki, Namık Kemal’in hedefi neydi?

Namık Kemal’in hedefi; Türk halkına milli benliğini ve kendi değerlerini tanıtmak, bu vatan topraklarını uğrunda seve seve can verilebilecek kadar sevdirmektir. Millet kelimesi; eski dilde insan topluluğu, din, mezhep ve aynı mezhepte olan cemaat manasındadır. İşte Namık Kemal bu millet kelimesinden türetilen milliyet kelimesine çağdaş bir anlam kazandırmıştır.

Yine eski dilde azad edilmiş köle manasındaki hür kelimesinden hürriyet kelimesini türeterek Türkçe’ ye kazandıran o’dur.

Aslı Arapça olan ve Eski Türkçe’ de tek bir hükümdarın bir kavme hükmetmesi manasında kullanılan; böylelikle, daha çok, istibdat manası taşıyan istiklal kelimesini de lisanımızda, milletimize bir gün bir istiklal savaşı kazandıracak derecede sağlam ve milli bir manada kullanan edip, yine Namık Kemal’dir.

Namık Kemal’in kültürlü ve inandırıcı bir mücadele lisanı vardı. Yeni edebiyatın kuvvetle yerleşmesi için eski edebiyata aynı hiddet ve şiddetle hücum etti.

Dilde, halkın anlayacağı bir dille yazmak gerektiğini şiddetle savundu ve bu düşüncesini yazılarında da uyguladı. Avrupai edebiyatın her türünde eserler yazarak onları okuyan geniş bir orta sınıfın yetişmesinde etkili oldu.

Çok sayıda eserleri ve hususi mektuplarıyla, Türkiye’nin Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadarki fikri, edebi ve siyasi inkılapları üzerinde, uzaktan ve yakından daima büyük bir rol oynadı.

     Hayatına bir göz atalım;

Namık Kemal, önemli adamlar yetiştiren, tanınmış bir ailenin çocuğudur. Ailenin; adı bilinen ilk ceddinin Konyalı Bekir Ağa isimli bir zat olduğu söylenir. Aynı ailenin diğer tanınmış simaları, sırasıyla, Topal Osman Paşa, Kaptan-ı Derya Ratip Ahmet Paşa; Üçüncü Sultan Selim’in başmabeyincisi Şemseddin Bey; İkinci Sultan Hamid’in müneccimbaşılarından Mustafa Asım Bey gibi şahsiyetlerdir.

Asıl adı Mehmed Kemal. Namık adını ona şair Eşref Paşa verdi. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Beydir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Kars ve Sofya’da özel dersler alarak geçirdi. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü. 1863’te Babıali Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Şinasi ile Tasvir-i Efkâr’da yazılar yazdı. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865’te kurulan ve daha sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın nedeniyle 1867’de kapatıldı. 1868’de M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı.

     Edebi Kişiliği ve Şiirleri

Türk edebiyatı tarihinde din dışı edebiyat sanatını bir amaç uğruna kullanan ilk şairdir.

Namık Kemal’in çok kuvvetli bir hafızası vardı. Nef’i Divanı’nı ezberlemiş, Divan şairleri içinde, en çok, bu yayla adamının erkek sesini beğenmişti. Devlete gördükleri hizmete karşı, dedelerinden, Topal Osman Paşa’yı asan,  Şemseddin Bey’i servetsiz bırakan son devir hükümdarlarına daha çocukken küsmüştü. Bunlar, onun bir halk müdafaacısı olarak yetişmesini hazırlayan sebeplerdi. Bunun içindir ki Şinasi-Ziya Paşa- Namık Kemal Mektebi’nin cemiyetçi ve inkılapçı vasıfları, en çok Namık Kemal’in sanatına toplandı.

”Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır. Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır. Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda yapıtlar vermiştir. Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır. Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Ayrıca şiirlerinde mücadeleci bir insan tipi oluşturmuştur. Bu tipi aşağıdaki şiirde açıkça görebiliriz;

Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti

Yok idi Ni’metinin râhatının hiç adedi

Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi

Sardı etrafını bin dürlü adular

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi :ç

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi.

(Hırrename’den alıntıdır.)

Namık Kemal’in Hırrename isimli şiirinde Nedim Paşa; açgözlü, doymak bilmeyen, yüzsüz ve saldırgan bir kediye benzetilmektedir. Hayatı zaten sürgünlerde geçmekte olan Namık Kemal, Paşa’yı yerden yere vurduğu bu şiirden sonra bir de ‘Köpek Destanı’ yazacak, Diyojen ise yayınladığı bazı karikatürler ve şiirler yüzünden kısa müddet sonra kapatılacaktır.

Kemal, şiirlerinde olduğu gibi nesirde de üslupçudur. Bu üslup, fikrin hiddet ve heyecanla birleşmesinden doğan bir söyleyiştir ve yazmaktan çok insan topluluklarına işittirmek için ayarlanmış bir hitabet lisanı çehresindedir. Hiddet-i Lisan, Şiddet-i Lisan ve Hiddet-i İfade gibi tabirlerle ifade edilmiştir. Lisanındaki bu şiddetin bizzat Namık Kemal de farkında idi. En hafif örneği Ebuzziya Tevfik Bey’e 22 Ağustos 1874’de yazdığı bir mektupta, “Sen, bu günlerde kalem yerine yılan dişi mi kullanıyorsun, nedir ?” cümlesidir.

     Vatan deyince;

Namık Kemal’e göre vatan, sadece üzerinde doğulan ve yaşanılan bir yer değildir: Vatan, kendi çocukları olan insanlar arasında dil birliği, menfaat birliği, fikir ve sevgi kardeşliği oluşturan, mukaddes bir topraktır ki her taşı için bir can verilmiş; her avuç toprağı için bir can verilmiş; her avuç toprağı bir ecdat vücudundan yadigar kalmıştır. Ona göre; Osmanlı vatanını kurtarmak ve feda olurcasına savunmak, İslam vatanını ise bir ülkü olarak gönülde yaşatmak gerekir.

[one_half first]

Umut Işıklı
umutisikli@lisan-iask.com
 

[/one_half]

[one_half]

Zülfiye Arı
zufiyeari@lisan-iask.com

[/one_half]

Mart 2013

KAYNAKÇA

-Resimli Türk Edebiyatı Tarihi ; Nihat Sami BANARLI

-Türk Edebiyatı III. Cilt ; Ahmet KABAKLI

-Türk Dili Ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler, İsimler,Eserler, Terimler

-19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi; Ahmet Hamdi TANPINAR

-Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi; Kenan AKYÜZ

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir