Mahlas
Sizi bu bölümde ünlü şairlerin bilinmeyen yanlarında gizemli bir yolculuğa çıkarmak istedik lakin bu gizemi çözebilmek için ve şairlerin hayatlarını daha rahat özümleyebilmek için onların ortak bir noktasından, mahlastan başlayalım dedik. Sahi nedir mahlas? Niye kullanır şairler? Bir sığınak mıdır, yoksa yazıyı öne çıkarmak için kullanılan bir araç mı? Belki de hepimizin aklına gelmiştir bu sorular…
Mahlas kelimesi Arapça isim olup anlamı “saflık, halislik, gönül temizliği” olan “halas” kelimesinden gelir. Sözlük anlamı, “kurtulacak yer” olan mahlasa araştırmacılar, terim olarak çeşitli anlamlar yüklemişlerdir. Bu takma isimlere edebiyatımızda müstear isim, mahlas, takma ad, iğreti ad veya tapşırma denir. Takma isimler sadece bizim edebiyatımıza mahsus değildir. Diğer milletlerin edebiyatlarında da görülür. Bu sembolik kelimeler için Almancada “dectname”, Fransızcada “pseudonyme”, İngilizcede “pseuddonym” ifadesi kullanılmıştır.
Mesela mahlasından tanıdığımız Dadaloğlu’nun gerçek ismi Veli’dir. Hangimiz biliyoruz ki bunu ya da bilme ihtiyacı duyduk. İşte bu şekilde sadece mahlaslarından tanıdığımız bazı şairler isimlerinin değil çoğunlukla şiirlerinin ön plana çıkmasını istediğinden ya da gerçekten kendisini yansıtan adının o olduğunu düşündüğünden dolayı mahlas kullanmıştır.
Çoğumuzun aklına gelen ilk seçenek; şairlerin kendilerini gizlemek için mahlas kullanması olmuştur. Elbette ki bu da sebeplerden biri lakin asıl sebep bunun bir gelenek oluşuydu. Eğer öyle olmasaydı koskoca Osmanlı hükümdarlığının padişahı Fatih Sultan Mehmet; Avni mahlasını kullanmazdı değil mi?
Diğer sebeplere gelince; bazı şairler de siyasi sebeplerden ötürü baskıcı yönetime direnebilmek için mahlas kullandılar, çünkü isimlerinin öğrenilmesi onların sonu demekti.
Ekonomik sebebi ise geçim kaygısı taşıyan yazarların eserlerini farklı isimlerle yayınlaması ya da gazete ve derginin yayın kadrosunu geniş göstermek için uyguladığı bir yöntemdi.
Psikolojik olarak da Özellikle genç yazar – şairlerin ve yazdıkları eseri kendi ismine yakıştıramayanların tercih ettiği durumdu.
Şairler genellikle şiirin son beyitinde mahlaslarını kullanırdı.
“Bilmem ey menhus adını Esad mıdır Galip miydi
Zatını tarif kıl kimsin kime mensupsun
Gerçi dersin şairane ben tagallüp eyledim
Piş-ii erbab-ı sühandan Galib’a mağlubsun”
(Ey uğursuz, adın Esat mıdır Galip midir? Kendini tarif et, kime mensupsun, kendini tanıt. Gerçi şairlere üstünlük sağladım dersin; ama galiba söz ustalarının önünde mağlupsun.)
Kimi şairler şiirlerinde mahlas kullanmamışlar. Divan edebiyatının cengaver şairi Kadı Burhaneddin, 1500’e yaklaşan gazellerinde mahlas kullanmamıştır. Nedim, aşağıda bir beytini verdiğimiz gazelinde mahlas kullanmayarak üslubunun özelliğiyle gazelin kendisine ait olduğunun anlaşılabileceğini ince bir nükteyle belirtmiştir: (15)
“Malumdur benim sühanım mahlas istemez
Fark eyler anı şehrimizin nükte-danları”
Zaman içinde mahlasını değiştiren şairler de olmuştur bunların sebepleri ise yaş ilerleyince eski ismini beğenmeme; yazdığı yazı tarzı değiştiği için eski adının şimdiki yazı tarzına uygun bir isim olmayışı; ya da aynı ismi kullandığı için karıştırılma korkusu yaşamalarından ötürü olmuştur. Daha bunun gibi birçok sebep sayılabilir.
Bazı şairlerin kullandığı mahlasları da verip yazıya noktayı koymak istiyoruz.
Kanuni Sultan Süleyman: Muhibbi
2.murat : murad, muradi (en önemli eserlerini bu mahlasla vermiştir.)
“nihânîler“den mustafa: nihânî (en önemli eserlerini bu mahlasla vermiştir.),
cemîl ahmed-i rûmî: ahmed, ahmedî (en önemli eserlerini bu mahlasla vermiştir.)
ahmed sârban: ahmedî, kaygusuz
ahmed: ahmedî, mürşidî
mahmut abdülbakî: bâkî (en önemli eserlerini bu mahlasla vermiştir.),
bekâyî recâizade mehmed celâl: celâl, zevkî
bâyezîd cemâlî: cemâlî, şeyhoğlu (en önemli eserlerini bu mahlasla vermiştir.)
şehzâde cihangir: cihangîr, şemsî, za’ifî
hamdi-i kadîm: hamdî, hayâtî
hüseyin: hüseynî, halvâyî
Umut Işıklı – Kübranur Özata
Lisan-ı Aşk
Kasım 2012