Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle beraber bu sanatın doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu düşünülmektedir. Bazı İran kaynaklarında Hindistan’da ortaya çıktığı yazılıdır. Kağıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biridir ve bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır.
Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüzsuyu anlamına gelen “ab-ı ru” sözcüğünden geldiğini belirtir. Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır. Ebru bir kere yapılabilir. O kadar özen gerektirir ki bütün haznelerle, fırçalarla suyla bütünleşmeniz hissetmeniz gerekir. Fırçası dahi ayrı bir ihtişam göstergesidir(!). Fırçanın sapı gül dalındandır ve esnektir, ucu ise at kuyruğundan elde edilir. Ebrunun yapılışı oldukça zevkli ve sabır isteyen bir iştir. Önce uygun bir kâğıt seçmek gerekir. Çünkü her kâğıda ebru yapılmaz. Kâğıt, boyayı iyice emecek nitelikte ve dayanıklı olmalıdır.
Bir usta ebru ile uğraşırken fırçayla dans ediyormuş izlenimini verir. O kadar hoş yerlere götürür ki insanı görmek isteği olaylara yönlendirir, ruhu dinlendirir. tabiî ki özendirir. Her insan da yapma isteği uyandırır. odaklanmayı, dikkati ve yaratıcılığı geliştirir. belki de cennetin sanatıdır.
Ebru hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615’ten sonra yazılan “Tertib-i Risâle-i Ebrî” (ترطیبِ رسالۀ ابری) adlı yazma kitapçıktır. Günümüzde bilinen ebru tarzındaki eserler ilk kez Orta Asya – Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Ebrunun tarihi ile ilgili olarak sayın Uğur Derman (Türk Santında Ebrû), tarihi kestirilebilen en eski ebru olarak, üzerinde Mâlikî Deylemî’ ye ait bir kıt’anın bulunduğu ve Gürcistan’da yazılmış olan 1554 tarihli bir ebruyu gösterir. Bu ebrunun, hafif ebru olarak yapılmış olması ve hafif ebrunun ancak belli bir ustalaşmadan sonra yapılabildiği göz önüne alınacak olursa, ebrunun orijinin çok daha eskilere dayandığı düşünülmektedir.
Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. 20. YY ‘a gelindiğinde unutulma noktasının sonundaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenilmeye başlandı, hatta bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boygöstermişti gösterdi.
Bu sanatın ülkemiz de tekrar hayat kazanması, ebru sanatına ‘çiçekli ebru’yu geliştiren büyük sanatçı Necmeddin Okyay sayesinde olmuştur. Okyay’ dan sonraki büyük merhale Mustafa Düzgünman’ dır.
Volkan Kayacıkvolkankayacik@lisan-iask.com
Mayıs 2013