Hikayemi anında yazmalıyım. İlk harfi yazmadan önce kafamda hikayem bitmiş olmalı. Çünkü her an hislerim değişebilir ve ben sizi bir labirentin ortasına atabilirim.
Bir günüm bir günüme tutmuyor. Gecemde dolunay sonunu gelmesini hiç istemediğim bir filmken, gündüzüm de onu hiç fark etmediğim oluyor. Gündüz evrenin en büyük yıldızı güneş karşımda bana gülümserken, onun farkına varamayıp “Nerede bu yıldızlar gündüz neden görünmüyorlar” sorusu kafamda bir o yanda bir bu yanda cevap ararken,bende gökyüzünde yıldız arıyorum. Gece oluyor milyonlarca yıldızı beğenmeyip, onları gündüz yıldız yerine koymadığım güneşe şikayet ediyorum.
Şeytanın ne kadar kötü bir varlık olduğunu size binlerce cümle ile anlatabilirim. Onun size kötülükten başka bir şey getirmeyeceğini kanıtlayabilirim. Onun türlü türlü oyunlarından bahsedip, size ondan nasıl korunmanız gerektiği gösterebilirim. Ben şeytanı bu kadar kötülesem de bazen bakıyorum da ona kendim kanıyorum.
Güldüğüm şeyler bazen beni üzüyor. Bazen çok mutlu iken ağlayabiliyorum. Zamanında ölümle burun buruna geldiğim anları, herkesin içinde bir sakarlıktan ya da dikkatsizlikten ve ya bir şakaya kurban gidip rezil olduğum anları hatırlıyorum. Bu anıları şimdilerde gülerek hatırlıyorum.
Bazen yaşamak bana cazip geliyor, bazense ölmek. Düşünüyorum şimdi en çok hangisi cazip geldi diye. Sanırsam yaşamak. Yalan dünya, bu hayat olmaz olsun, senin gibi dünya olmaz olsun, bu ne biçim hayat nidalarını atsak da. Söz konusu ölüm olunca kötülediğimiz bu dünyaya dört kolla sarılırız. Neyse ben yine kendimden bahsetmeye devam edeceğim. Ne kadar kendimi bilirsem o kadar iyi. İnsanın kendisi bilmesi demek hayatı bilmesi demek. Dünya beş kelime, onu milyonlarca kelime yapan biziz. Çiçek orada açmış duruyordur. Bize ona baktığımızda, bizde ne hissettirdiyse öyle görürüz. Belki de ben kendimi öğrenmeye çalışırken, size de bir şeyler öğretebilirim.
Benim yanlışım doğru. Doğrum yanlış. Hangi kelime doğru, hangisi yanlış. Kelimelere ben anlam yüklüyorsam hangi kelimenin hangi anlama geldiğini de ben bilirim. Hangi kelimeyi hangi anlamda kullandığım bir sırdır. Herkes bu sırrı kendi hissettiği gibi çözer. Ben anlatırım, karşımdaki dinler. Benim anlattığım bende kalır, onun anladığı onda kalır.
Bir kibritin ateşinden kaçarken son sürat, ateşi yakacak ateşe doğru koşarken buluyorum kendimi korkusuzca. Cahilin cesareti korkusuzluktan gelirmiş ya. Dünya da on –on beş yıl belki de yirmi yıl rahat yaşamak için didine didine çalışırken, bana sonsuz zamanda mislisi hediye edilmek isteniyor, elimin tersi ile itiyorum. Cahilliğime verin.
Bazen düşünüyorum. Kendi mahkememi kurup, kendimi hesaba çekiyorum. Geçiyorum kendimin karşısına, kendimi yargılıyorum. Çok süre geçmeden kararı açıklıyorum;
Ne yaparsam yapayım, nasıl anlamdırırsam anlamlandırayım, nasıl anlarsam anlayayım, nasıl anlatırsam anlatayım, nasıl görürsem göreyim hiç değişmeyecek bir gerçek kafamda.
“Allah birdir , Hz Muhammed S.A.V onun resuludur”
Ben çelişkili bir hayat yaşıyor olabilirim ya da dünya çelişkili bir döngüde olabilir.
Ama ikimizinde farkında olduğu bir gerçek var. Hiç bir zaman çelişmediğimiz bir gerçek.” Allah bir’dir , Hz Muhammed S.A.V onun resuludur”
Kulak göz, ses görünüş, eğri büğrü, yalan dolan ve put
Akıl alma, insan sana nasıl bağlamış umut.