Türkiye sevdam çocukluk yıllarıma dayanıyor. Türkiye’yile 2000’li yıllarda evde Türk uydusu kullanmaya başladığımızda tanıştım. Sonra “Türkiye” sözcüğünü daha çok duymaya başladım etrafımdakilerden. Nasıl bir yerdi Türkiye? Neden herkes ondan bahsediyordu? Kafamda soru işaretleri oluşmaya başlamıştı.
Sonraları tanıdığım pek çok insan Türkiye’ye gidip gelmeye başladı. Tabii ben daha küçüğüm, coğrafya bilgim yok. İnsanlar Türkiye’ye gidip geldim, diyor ama ben canlandıramıyorum gözümde. Televizyon izlerken görüyorsum daha çok Türkiye’yi genellikle de İstanbul sokaklarını. İki kıtayı birbirinden ayıran Marmara Denizi’ni… Bu güzellikleri izlerken içten içe oralara girmeyi istiyor ama nasıl giderim bilmiyordum. Ailem gönderir miydi beni Türkiye’ye?
Bir gün okulumuza Türk okullarını tanıtmaya geldiler. Orada merakım daha da arttı Türkiye’ye karşı. Bu merakla sınava girip kazandım Türk okulunu. Böylelikle Türkiye’ye daha çok yaklaşacaktım. Ama Türkiye’ye gidemeyeceğim düşüncesi yiyip bitiriyordu beni. Çünkü benim orda kimsem yoktu, kimseyi tanımıyordum. Nasıl gideceğimi düşünüp duruyordum sürekli.
Bir gün okulda duyuru yaptılar: “Türkiye’de eğitim almak isteyenler en kısa zamanda sınava başvuru yapsınlar.” Kontenjan sınırlıydı ve başvuru sayısı da çoktu. Korktum! Başvuru yaparsam da kazanamazsam diye korktum! Ama bir mücize gerçekleşti ve ben kazandım. Türkiye’ye gelmek için can atıyordum. Bir yanım mutlu bir yanımsa hüzünlüydü. Ailemden ayrılacaktım ama hayalini kurduğum topraklara gidecektim.
Tanıdığım bir kişi bile yoktu oralarda. Gidince beni kim karşılayacaktı? Bir şeye ihtiyaç duysam yardımıma kim koşacaktı? Kafamda sorularla uçağa bindim. Yaklaştıkça kafamdaki sorular şekil değiştirmeye başladı. Acaba televizyonda gördüğüm kadar güzel miydi, derken nihayet uçağımız Antalya’ya iniş yaptı. Sonra hemen otobüse binerek Kayseri’ye devam ettik. Hâlâ Türkiye’de olduğuma inanamıyordum. Bir sağıma bir soluma bakıp duruyordum. Türk insanı bana çok sıcak gelmişti.
Evet Türkiye, hayal ettiğim kadar güzelmiş hatta canlı canlı görmek ve içinde yaşamak daha da güzelmiş. Her sokağının ayrı bir anısı, tarihi vardı.
Sordum kendime; içimdeki korkuya ne oldu? O korku, bu topraklara adım atana kadarmış. İnsanları o kadar yardımsever ve içten ki kendi evimin sıcaklığını aratmadılar bana. Hâlâ burdayım ve burda olduğum için çok mutluyum. Memleketime döndüğümde Türkiye’de yaşadıklarımı paylaşarak ve aynı anda da içimde yaşatarak mutluluk devam ettireceğim.