İstediğimi bulamamanın sıkıntısı ile kitap raflarına göz gezdirirken bir kitap dikkatimi celb etti.
Kırmızı Bisiklet…
Osmanlı Tarihi, 21.Yüzyılda Türkiye, Antik Yunan Felsefesi vs. isimli kitaplar arasında içimde ne kadar masumane ve doğal hisler uyandırdı. Yazarının da Can Dündar olduğunu görünce hemen aldım ve kitabı incelemeye başladım. Kitabı incelerken, bir eğitim fakültesi öğrencisi olmama rağmen çocuklar hakkında ne kadar bilgi yoksunu olduğumu fark ettim. Daha da vahimi çocukların hayatımızın en değerlilerinden olmasına rağmen ben de dahil içinde bulunduğum toplumun onlara gözlerini kapattığını ve o narin bedenleri çok kırdığını gördüm O naif varlıkları daha fazla üzmemek ve yanlışlarımızı görmek adına bu kitabı köşeme taşıdım.
Yazarımızın yazdıklarından yola çıkarak bir kaç kelam etmek istiyorum.
Biliyor musunuz bilgisayar benim her şeyim!
Oyun, çocuğu hayata bağlayan en önemli argümandır. Oyun ilk bakışta çocuğun sadece fütursuzca eğlenmesini, hoyratça koşmasını sağlayan bir araç izlenimi uyandırabilir. Fakat dikkatli incelendiğinde oyunun birçok işlevinin olduğu fark edilebilir. Bu işlevlerden en önemlisi çocuğun benliğinde var olan toplumsallık özelliğini ortaya çıkarması ve onu iş birliğine yöneltmesidir. Oyun esnasında çocukların bir güçlüğü beraber aşmaları, oyunun kurallarını hep birlikte belirlemeleri çocuklara demokrasi bilinci aşılanması ve toplumun elinde ki demokratik birikimi gelecek kuşaklara taşıması açısından önemlidir. Fakat ne yazık ki günümüz çocukları birliktelikten yoksun bilgisayarla hem hal bir şekilde yıllarını zayi etmekteler. Bu durum geleceğimizi inşa edecek çocuklar için oldukça vahimdir.
Barbi,Action Man vs. hepsi benim rüyalarımı süslüyor!
Yıllar geçtikçe çocukların oyunlarının bir parçası olan oyuncakların nitelikleri de değişti. Geçmişte çocuklar kendi yaratıcılıklarını ve kabiliyetlerini kullanarak oyuncaklarını kendileri oluşturuyordu. Çocuklar zihinsel ve psiko-motor becerilerini geliştirme adına önemli bir kazanım elde ediyorlardı. Ayrıca bir ürün ortaya koymanın hazzını yaşıyorlardı. Günümüzde ise hazıra konmaya alışmış, ülkelerin ticari hırslarının kurbanı olmuş çocuklar yetişiyor. Sömürücülüğü her anlamda benimsemiş ülkeler kendi oluşturdukları kahramanlarını bizim gibi gelişmekte olan ülkelere pazarlayarak çocuklarımızın hem zihinlerini hem de geleceklerini sömürüyorlar. Ve tabi çocukların gelecekleri ile koca bir ülkenin geleceğini de… Toplumumuz bu konuda bilinçli olmalıdır. Çocuklarını kapitalist, sömürücü düzenin çarkına kurban etmemelidirler.
Anne, Baba sevgiye ihtiyacım var farkında mısınız?
Sevginin Beş Dili adlı kitapta güzel bir söz okumuştum. Orada diyordu ki: ”Her çocuğun içinde doldurulması gereken bir sevgi deposu vardır. ” Düşündüğümüz zaman gerçekten de öyle nasıl ki bir tohum su ile filizlenip gelişiyorsa çocuk da sevgi ile boy atıp hayat bulur. İnsan bedeni için su ne ise çocuk ruhu içinde sevgi odur. Sevgi bir çocuk için bu kadar hayati önem taşımasına rağmen maalesef ki ailelerimiz bu durumu göz ardı etmekteler. Günümüzün Yoğun iş temposu içerisinde çocuklarını unutmaktalar. Çocukların ilgi beklentilerine karşı bahaneler uydurup kayıtsız kalmaktalar. Aileler çocuklarını çokça oyuncağa boğup kreşlere hapsedip onları ayakaltından (!) kaldırmaktalar. Ve bütün bunların neticesinde de sevgiye aç biçare yavrucaklar… Böyle bir durumda insan şu can alıcı soruları sormaktan kendisini alamıyor: Şimdi bu çocuklar o sevgi depolarını nasıl, ne ile ve nerede dolduracaklar?
Köprü altında tiner çekerken mi? Akranları ile gizlice sigara içerken mi? Onu bulutlar üzerine çıkaracak beyaz zehri damarına zerk ederken mi? Nerede?
Bu soruların cevabına muhatap olmadan önlemimizi almak zorundayız. Yoksa günümüzün mutluluk ve gülücük timsali çocuklarımızı geleceğin azılı, başıboş ya da zararlı alışkanlıkların ağına düşmüş bireyler olarak bulabiliriz. Şunu unutmayın ki her şey sizin ilgi ile bakan gözleriniz ve sıcak bir tebessümünüzde gizli. Esenlikle kalın.
KİTAP ADI: Kırmızı Bisiklet
YAZARI: Can Dündar
YAYIN EVİ: İmge Kitabevi
Hüseyin
Öncelikle çok teşekkür etmek istiyorum bizi böyle aydınlattığın tıpkı seçtiğin kitaplar gibi yorumlarında çok güzel başarılarının devamını diliyorum….
Bekir
Abdurrahman bey 4 sayıdır sizi takip ediyorum.Gerçekten o kadar sıcak ve yalın diliniz var ki tanıttığınız kitapların yazarlarından bile daha samimi hisle yazıyorsunuz.Açıkçası söyleyebilirim ki olgun yaşıma rağmen beni internet ortamında ki dergiye alıştırdınız.Keşke her alışkanlığım böyle olsa.Size minnettarım…