Bir
Elleri cebinde yürüyor… Bu hüzünlü bir duruş .Biliyor ama yapacak birşey yok… En azından kimseye zararı yok. Tesellisi bu ‘kimseye bir zararım yok . Zaten hayatında kimsede yok .! Çarpabileceği yakınlıkta. Sevebileceği seviyede… Özleyebileceği güzellikte. Bunları düşüyor sokaklar biterken, yenilmek fiilini hayatının bu bölümü için kullanmam doğru olur galiba diye düşünüyor. Kaldırımlar bitiyor… Çalışma mı ne varmış. Stabil yolda yalnızlık yaşıyor.
İki
Elleri dışarıda hızlı hızlı sallayarak yürüyen insanları sevmem. Agresiftirler böyleleri ve çoğu zaman bu öfkeli hareketleri karşıdan gelene zarar verir, bizzat kaldırımda ve hayatın diğer safhalarında… Her öfke ,sahibine ya da karşısındakine ama illaki birine zarar verir…
Tayfun kitapta yazan bu cümleleri saçma buluyor. Kitabı kapatıp, başının altına koyuyor, bir anlık öfkesi sonucu bıçakla yaraladığı adamın, adli cezasını çekmekte olduğu hapishanenin, soğuk odasında…
Üç
Ben mi… Ben de yürüyorum. Ellerim cebimdeydi ama telefon çalınca dışarı çıkardım. Kilometre cinsinde uzakta, yakın bir arkadaşım arıyor. Sohbet uzayınca Marketten almam gerekenleri unutuyorum. Marketten almam gerekenler önemli ,akşam yemek yapalım da bizimkileri çağıralım diye konuşmuştuk çünkü… Bizimkiler dediğimde ,telefonda uzunca sohbet etmediğim, yakınlarımda ki arkadaşlarım. Telefon konuşması uzuyor, kasiyere gülerek ‘ne kadar tuttu’ diyorum… Telefondaki arkadaşın yaptığı son şakayı bilse belki kasiyerde gülerdi… Bilemiyorum.
Anıl Civananilcivan@lisan-iask.com
Haziran 2013