zelzeleden kalan minarede yankılanır selası.
sağlığı ayrı ölümü ayrı bir hayat kıssası.
nasıl olmuş bilmem,
kulak verdim komşu sözüne;
gece bir şey saplamış kalbine.
ağır şeyler söylemiş kendine zaten,
öldürmeden bir gün önce.
senden adam olmaz falan demiş!
söylenir mi bunlar yirmisinde bir gence?
garip bir çocuktu zaten vesselam.
bir gün pür neşe ertesi gün vermezdi bile selam.
mahallelli severdi aslında garibi,
“şakasına kızıma alacağım seni” bile derlerdi.
işte çekti gitti o da bu ellerden.
işin garibi ölümü bile kendi ellerinden.
aynayla çok konuşurmuş evde.
anası korkarmış bir gün delirecek bu diye.
karşısında kendisini değil bir karanlık görüyormuş,
onunla tartışıp kavga ediyormuş.
deli işte!
ya da hasta.
belki de hala çocuk.
uçurtması demirdendi,
hayalleri çamurdan.
bir de sevdiği vardı ha!
yüzüne bile bakamazdı utancından.
Garip çocuktu vesselam!
Dedim ya nasıl oldu görmedim
İşin aslını anasından öğrendim;
yine bağırıp çağırmış aynaya o gece
kağıt kalem, bir şiir yazmış,.
sevdiğine iki satır bile yazamamışken hemde
ölüm fermanını yazmış ilk şiir seferinde
yiğit çocuktu vesselam!
sonra aynaya dönmüş almış kağıdı eline,
okudukça birşeyler yağmış üzerine.
biraz yağmur, biraz kurşun…
sonra aniden saplamış elinde kağıdı kalbine.
Anası feryat, figan; “oğul etme!”
üstündeki sözler mi ağırdı yoksa kalbi mi yufka?
kağıt delmiş kalbini oracıkta.
ölüme hep hazır gibiydi zaten kalbi,
hep yarımca gülerdi.
Ah ulan deli çocuk!
şimdi nasıl kalkacak cenazen
nasıl gireceksin mezara?
in çabuk o ağaçtan aşağıya
sağlığın ayrı ölümün ayrı bir bela!
Burak Erenburakeren@lisan-iask.com
Mayıs 2013