Telli Çalgılar
Kökeni yüzyıllar öncesine kadar uzanan Türk Milleti,zengin bir kültürel birikime sahiptir. Türk Milletinin Orta Asya’dan Avrupa içlerine kadar geniş bir alanda yayılmış olması ve birçok uygarlıkla etkileşimde bulunması zengin bir kültüre sahip olmasını sağlamıştır. Özellikle Anadolu coğrafyası bu kültürel birikimde önemli bir yere sahiptir. Çünkü Anadolu, Hititler, Frigler, Urartular, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlı Devleti vb. gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bütün bu uygarlıklar farklılıklarını, zenginliklerini oluk oluk Anadolu’ya akıtmışlardır. Bu topraklarda var olan her uygarlık kendinden önce kök salmış olan uygarlığın kültürel zenginliklerini kendisine ön ayak yapmış ve bir sentez oluşturmuştur. Yani kültürel ögeler her yeni uygarlıkta yeniden filizlenmiş ve hayat bulmuştur. Her kültürel öge gibi maddi kültürümüzün önemli bir parçası olan müzik aletleri de böyle bir gelişim göstermiş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Fakat ne yazık ki bu zengin kültürün oluşturmuş olduğu müzik aletlerinin birçoğu unutulmaya yüz tutmuştur. Birçoğunun ismi dahi zihinlerde yer almamaktadır. Bu durum kültürümüze sahip çıkma anlamında hangi noktada olduğumuzun bir göstergesidir.
Biz de bu durumun olumlu bir değişim geçirmesine bir nebze olsun katkıda bulunmak için müzik aletlerimizle ilgili bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdik. Bu ay ki sayımızda ilk olarak telli çalgılarımızdan bahsedeceğiz. Daha sonraki aylarda ise nefesli ve vurmalı çalgılarımızı yakından tanıyacağız.
Meydan sazı: Telli çalgılar ailesinin en büyüğüdür.Yanık bir sesi vardır.Gayet sade çalınır.Tok ve mil iniltili bir ses verilir. Meydanlarda çalınmasından dolayı Meydan Sazı denilmiştir. 12 teli bulunması nedeniyle bazı yörelerde 12 telli sazda denilmektedir.Sapında 30-32 perdesi vardır.En ince teli 35-40 numaradır.Meydan sazı bağlama ailesinin en büyük sazıdır.
Divan sazı: Meydan sazı görünümünde, biraz küçük üçerli üç gurup teli olan, olgun ve dokunaklı ses veren bir sazdır.Bugün meydan sazının yerini almıştır.Meydan sazından biraz daha küçüktür.Dokuz telli yada yedi telli olarak kullanılabilir.Meydan sazından dört ses daha tiz akort edilir.Bağlama ailesinin en kalın ses veren çalgısı ise Divan Sazı’dır.

Bağlama
Bağlama: Ülkemizde kullanımı en yaygın olan telli tezeneli Türk Halk Çalgısıdır.Halkımızın en çok sevdiği ve elinde bulundurduğu en yaygın çalgıdır. Uzun saplı, ikişerden üç gurup tellidir. Eski bir Türk çalgısı olan, bugün Altay Türkleri arasında yay ile çalınan çeşidi halen kullanılan kopuz adlı sazdan türediği biliniyor. Kolca kopuz denilen saz da kopuzun daha uzun saplısıdır. XV. Yüzyıl’dan itibaren Türkçe’den bozulma adlarıyla batıda da uzun müddet kullanılmış. Bağlamanın kendine has bir de ses düzeni (akordu) vardır ki, buna bağlama düzeni denilir.Bağlama, ses ve perde düzeni bakımından son derece esnek olup, 2,5 oktavlık ses genişliğine sahiptir.Tezene hareketlerine düz, çarpma, fırıldak, vurma, silkme, kazıma, çekme, okşama, parmak ile, tezenesiz denilmektedir.Sazlar genelde insana benzetilmiştir.Sapın baş tarafına (Baş-Kaş), burgularına (Kulak), sapına (Kol), yüz tarafına (Göğüs), deliklere (Göz) tambur kısmına (Gövde) denir.Bağlamada ikişerli ya da üçerli tel grupları değişik perdelere çekilmekte, böylece zengin bir düzen sayısına erişilmektedir.Bağlama; Tekne, Göğüs ve Sap olmak üzere üç ana kısımdan oluşmaktadır.Tekne kısmı genelde dut ağacından yapılmaktadır.Ancak dut ağacının dışında ardıç, kestane, ceviz, gürgen gibi ağaçlardan da yapılmaktadır.Göğüs kısmı ladin ağacından, sap kısmı ise gürgen, ak gürgen veya ardıç ağacından yapılmaktadır.Tekne boyu 41,5 cm,Tekne eni ve derinliği 24,9 cm,Sap boyu 55 cm,Tel boyu 88 cm’dir. Halk arasında yaşayan Divan sazı, Meydan sazı, Çögür, Kara Düzen, Aşık Düzeni-Sazı, Bozuk Bağlama, Tambura, Cura, Cura Baglama, Dambura, Irizva, Bulgarı, Yelteme gibi bölge bölge değişen isimler verilmekte ve tamamı “Bağlama Ailesi” olarak adlandırılmaktadır.Bağlama ailesi sazlarını büyükten küçüğe sıralayabiliriz: MEYDAN SAZI,DİVAN SAZI,ÇÖĞÜR,BOZUK,AŞIK SAZI,TANBURA,CURA,BAĞLAMA
Bozuk: Yine bu aileden 80 -90 cm.boyunda üçerden üç gurup telli bir sazdır.Açık ve berrak bir sesi vardır.15-18 perdesi vardır.Üçerli gruplar halinde 9 tel takılır.Bağlama ebatlarındadır. Ortaya iki sarı ve bir ince çelik tel, üste ve alta ise birer kalın sarı ve ikişer çelik tel takılır.Sarı teller çelik tellere göre bir oktav daha pest akort edilir. CURASI,TANBURA CURASI. Bazı kaynaklar bağlamanın, gövdesi, sapı, burguları, hatta püskülüne varıncaya dek tüm ayrıntılarıyla İ.Ö. 3000 yıllarına ait Hitit kabartmalarında görüldüğünü belirtmektedir.
Tambura: Bağlamadan daha küçüktür. Boyca Bozuk kadar olup ikişerden üç gurup teli vardır, Akordu da bozuk sazının akordu gibidir. Yalnız perde bağı bozuğunkinden fazladır (20-22). Tambur gibi çalınmakla beraber, tezene tutan parmaklardan gayrı parmaklarla bütün tellere vurulup ritim tutularak çalındığı görülür. Divan sazından bir oktav tizdir ve divan sazının curası olarak bilinir. Bağlamadan da dört ses daha tizdir. Alt(Re) ,orta(Do) seslerine akort edilir. Curadan biraz daha büyük ve curaya göre bir oktav kalından ses verir.

Çöğür
Çöğür: Yurdun çeşitli yerlerinde, çeşitli sazlara çöğür denildiği görülmektedir. Güneyde (Adana, Mersin, Gaziantep, Urfa, Diyarbakır) bozuk’a ve on iki telli aşık sazlarına çöğür deniliyor. Divan sazına yakın büyüklükte 9 ile 6 tel takılmakta ve 15 kadar perdesi bulunmaktadır. Akordu alt iki tel(La), orta iki tellerin birisi(La) diğeri ise(Re), üst teller ise(Sol) sesine akort edilir. Çöğür ile; Nefes, Ayin ve Semai gibi havalar çalınır. Bugün daha çok curası kullanılmaktadır. Çöğür Curası, Çöğürün bir oktav daha tizi ve küçüğüne denir.
Cura: Bağlama ailesinin en küçük sazıdır. Bu ailenin 50-70 cm. boyunda olanıdır. Üzerinde 7-16 perde bulunur.3-6 teli bulunmaktadır. Genellikle altı tellidir. Bağlama veya bozuk düzenlerine akort edilebilir. Burdur yöresinde bağlama düzeniyle akort edilmiş curaların tezene yerine parmakla çalındığını görürüz. İki telinin akort düzeni alt tel(La) üst tel(Re)‘dir.
Bulgarı: Güney ve Güneybatı Anadolu ile Kayseri yöresinde görülen curaya yakın bir saz.
Tar: Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da çalınan bir halk sazıdır. Göğsü diğer telli sazlarda olduğu gibi ahşap olmayıp deriyle kaplıdır. İkişerden üç gurup teli vardır. Bunlardan başka, çalınan ezginin kalın ve güçlü perdelerine akortlanan dem telleri vardır. Tezene ile tambur tarzına yakın bir tarzda çalınır. Tezeneli bir çalgı olan Tar, göğüste tutularak çalınmaktadır. Azerbaycan, Özbekistan, İran, Gürcistan ve Türkistan’ın bazı bölgeleri ile Türkiye’de Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaygın olarak kullanılan bir çalgıdır. Kopuz’dan gelişen sazlardandır ve ses genişliği 2,5 oktavdır. Gövde kısmı ortadan boğumlu ve çift çanaklıdır. Tekne kısmı genellikle dut ağacından oyularak yapılmaktadır. Çanaklar üzerine manda ya da sığır yüreğinin zarı veya yayın balığının derisi gerilmektedir. Sapı sert ağaçlardan yapılmakta ve sap üzerinde misineden perde bağları bulunmaktadır. Üç çift ve üç tek olmak üzere 9 teli vardır. Telleri çelikten olan Tar’ın akordu 4’lü ve 5’li aralıklarla yapılır. Boynuzdan yapılan tezene ile çalınmaktadır.

Kabak Kemane
Kabak Kemane: Türk Halk Müziğinin telli, yaylı ve deri kapaklı sazlarımızın tek örneğidir. Menşei Orta Asya’ya dayanmaktadır. Kabak Kemane Türkiye’de özellikle Batı Anadolu’da (Ege Bölgesi’nde) yaygın olarak kullanılan bir sazdır. Kabak, Kabak Kemane, Rebap (Güneydoğu Anadolu’da Rubaba, Hatay yöresinde Hegit) ve Iklığ gibi adlar ile bilinmektedir. Orta Asya Türkmenlerinin Gijek adını verdiği ve Azerbaycan halk müziğinde Kemança adıyla kullanılan çalgı da aynı köktendir. Gövdesi kabak veya hindistan cevizi, göğsü deri, iki veya üç telli olan bir halk çalgısıdır. Yörelere ve biçimlerine göre farklılık gösterir; Yay için at kılı kullanılması tercih edilir. Su kabağı sap kısmından 1/3 oranında kesilir.Bu bölüme tekne adı verilir ve üzeri eskiden tavşan, günümüzde ise yürek zarı ile kaplanır. Tekne çapı yaklaşık 10-15 cmarasındadır. tekneden sonra sap ve burgular gelir. Gövdenin en alt kısmında, çalgıcının kabak kemaneyi dizine dayayıp çalması için demir çubuk vardır. Bu çubuk aynı zamanda kabak ile sapın birbirini tutmasını da sağlar .Kemane perdesiz bir çalgı olduğu için her türlü kromatik ve komalı ses elde edilebilir. Ses genişliği, 2,5 oktavdır. Kabak kemane geçmişten günümüze kadar otantik görünüşünü korumuş bir halk çalgısıdır. Türkler kemane ve kemençe kültürlerini üç kıta üzerine yaymışlardır.”Iyık” Altaylarda “Yançak komus”, Kırgızlarda “Kıl Kıyak”, Türkmenlerde “Gıcak” gibi isimlerle anılmıştır.
Rebab: Mevlevi ayinlerinin değişmez çalgılarından birisidir. Yayla çalınır ve kabak kemaneye benzer. Türklerin kullandığı en eski yaylı sazlardandır. Gövdesi Hindistan cevizinden yapılır. Cevizin üzerine deri gerilir. Üç tellidir, at kuyruğundan yapılan telden çalınır. Asya kökenlidir. Hz. Mevlâna’nın da rebab çaldığı rivayet edilir. Ortaya çıkışından beri yedi değişik şekilde görülmektedir. Rebâb’ın tarihini inceleyecek olursak, iki rivayetle karşılaşıyoruz.

Rebab
Birincisi; Uygur Türklerinden beri çalındığı ve Ortaçağ’da Türk-İslam dünyasında çok kullanılmış bir musiki aletidir. Diğeri ise Eski İran Musikisinden Eski Arap Musikisine geçip bütün Yakın Doğu ve Akdeniz’e yayıldığıdır. Tek tellisinden beş tellisine kadar kullanıldığı görülmüştür. Mevlana zamanında Anadolu’da dört telli Arap rebâb’ın çalındığı ve onun emriyle altı tele çıkarıldığı bazı kaynaklarda vardır. Mızrapla çalınan şekilleri de vardır. Yaylı sazların atası sayılmaktadır. Hindistan cevizi tekne, teknenin üzerinde gerilmiş deri, tellerin geçtiği bir eşik, uzun bir sap ve bulgulardan oluşur, birde dize veya yere koymak için demirden bir ayağı vardır.

Kemençe
Kemençe: Kemençe, biri Osmanlı Müziğinde, diğeri Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki ayrı yaylı çalgının ortak adıdır .Bunlardan ilki için yirminci yüzyılın ortalarına kadar kullanılan “armudî kemençe”, “fasıl kemençesi” gibi adlar, artık yerini “klasik kemençe” adına bırakmış gibi görünmektedir. Bir halk çalgısı olan ikincisi ise ,”Karadeniz kemençesi” olarak anılır. “Klasik kemençe”, 40-41 cm boyunda, 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Yarım armudu andıran gövdesi, elips biçimindeki burguluğu “kafa” ve sapı “boyun” tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Göğsünde, yuvarlak kenarları dışarda kalmak üzere D biçiminde iki iri delik bulunur. Çalgının arka tarafında bir “sırt oluğu” vardır. Orta ve doğu Karadeniz sahilinde yaygın olan yaylı halk çalgısıdır. Üç veya dört telli olur. Boyu 40,50 cm kadardır. Genellikle tek olarak çalınır. Kemençenin tekne kısmı dut ,erik, ardıç ağaçlarından yapılmaktadır. Burgularına kulak adı verilir .Yayın çubuğu genellikle gül ve şimşir ağaçlarından yapılır. Yayına at kuyruğu kılları bağlanmaktadır .Perde bağı yoktur. İstanbul kemençesi armudi şekliyle Karadeniz kemençesinden ayrılır. Bu sazda tellerin yan taraflarına tırnak yüzeyi ile basılır. Karadeniz kemençesi’nin burguluğu, boynu ve gövdesi de tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Ama biçimi bütünüyle farklıdır. Diğer bütün halk çalgıları gibi ,“Karadeniz kemençesi”nin de standart ölçülerinden söz etmek güçtür. Ama günümüzde, uzmanların ve profesyonel yorumcuların kullandığı “kemençe”ler genellikle 56 cm uzunluğundadır.
Kopuz: Yaylı sazlarımızın en eskisi kopuz’dur (yaylı kopuz).Iklığ adı verilen bir yaylı sazın geçen yüzyıla kadar doğu Türkleri tarafından kullanılmıştır.. Saz, yarım Hindistan cevizinin kesik yüzüne gerilmiş bir deri ve üst tarafına takılmış bir kol ile alt tarafına takılmış bir ayaktan ibarettir .Orta Çağda İran ve çevresinde “rebab” ya da “rüd” diye adlandırılan bu çalgı, “kopuz” adıyla en geç XV. yüzyılda Osmanlı müziğinde de kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Anadolu’ya, göçler, gezginler, ozanlar ya da akınlar kanalıyla taşınarak bu tarihten çok daha önce geldiği sanılmaktadır. Sapında perde bulunmayan kopuz, “tambur”da da kullanılan sert bir mızrapla çalınmaktaydı. Ancak parmak ve yay kullanılarak çalındığı da oluyordu. Yay ile çalınanlarına “Kıl Kopuz”, mızrap ile çalınanlarına ise “Kopça Kopuz” denilir..Kopuz, Asya Türklerinden sonra en çok Anadolu ve Rumeli’de benimsenmiştir. Kopuzun yapısında zaman içinde meydana gelen değişim ve gelişimler, onun bu topraklarda yayılışının eskiliğini ortaya koymaktadır.
Abdurrahman Solak-Hüseyin ORUÇ
Lisan-ı Aşk
Kasım 2012
KAYNAKÇA
* Mahmut Ragıb Gazimihal, İstanbul 1961, Kolca Kopuz Mah. S.131
* Mahmut Ragıb Gazimihal, Şarkı Anadolu Türküleri Ve Oyunları, İstanbul 1929, s.77
* Mahmut Ragıb Gazimihal,Musiki Sözlüğü, s.43
* Mahmut Ragıb Gazimihal,Musiki Sözlüğü,s.144
* Sadi Yaver Ataman,Anadolu Halk Sazları,İstanbul 1930, s.13