Denizlerin piri, Piri Reis… Eşsiz bir kartograf (haritacı) ve deniz bilimleri üstadı olmasının yanı sıra, Osmanlı deniz tarihinde büyük iz bırakmış bir denizci olan Piri Reis’in Türk denizciliğine birçok amiral yetiştiren, ‘’Denizciler Yatağı’’ da olarak bilinen Gelibolu’da (Bazı kaynaklarda Karamanda doğduğu söylenmektedir.) 1465-1470 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Türk denizciliğinin piri sayılan Piri Reis’in asıl adı Ahmet Muhiddin Piri’dir.
Hayatını denizlere adamış bir denizcidir. Peki kim öğretmiştir Piri Reis’e denizciliği? Tabi ki her zaman yanında bulunan amcası, Türk denizciliğinin ekollerinden biri olan Karamanlı Kemal Reis. Bu kadar maharetli ellerde işlenen bir elmasın tabi ki de dünya denizcilik tarihine adını altın harflerle yazdırması gayet normal olarak değerlendirilebilir.
Piri genç yaşlarından itibaren amcasının yanında açık denizlerde korsanlık yaparak yetişmiştir. Venedik üzerine sefer hazırlığına girişen II. Beyazid’in Akdeniz’de korsanlık yapan denizcileri Osmanlı donanmasına katılmaya çağırması üzerine 1494’te amcası ile birlikte İstanbul’da padişahın huzuruna çıktı ve birlikte donanmanın resmi hizmetine girdiler.
Osmanlı-Venedik savaşları esnasında Modon Kalesi’nin muhasarasında (1500) Osmanlı donanmasına Kemal Reis komuta etmekteydi. Piri Reis de bir savaş gemisinin kaptanı olarak bulunmaktaydı. Karamanlı Kemal Reis bu kuşatma sırasında şehit düştü. Amcasının vefat ettiği 1511 yılında Piri denizlerden bir müddet uzaklaşarak Gelibolu’ya yerleşti. Gelibolu’ya yerleşmesinde hem amcasının yokluğunda duyduğu yalnızlık hissi hem de edindiği tecrübeleri kaleme alma isteği vardır. Hatta bir gün kendisine yol haritasında denilebilecek bir şiir yazmıştır:
Var olandan sıyrılıp, var etmek istediğine bir kaçışsa aradığın; hayal kur!
Koştuğun yere ulaştığında hala ulaşmak istediğin yer orası olsun istiyorsan; plan yap!
Memnun değilsen, hırsın varsa, hedeflerin cesaretini görmeliyse; gözünü karart!
Ayrıldığın yere gelene hep bir cümlen olmalı, öyleyse; yola çık!
Sen sustukça, içinde bir büyüyen varsa, kanser gibi etrafını sararsa; ölüme meydan oku!
Başkalarından duydukların, gördüklerin, senin çaren olmuyorsa, sen de; dene!
Daha önce başarılmadı diye başkaları seni zorlayacağına, sen; zorla!
İnadına üstüne gelenleri, senin bariz bildiklerini inkâr edenleri; sorgula!
Arkanda bıraktıklarını onlarda bıraktığın dönüş ümidi için bile olsa; düşün!
Gidilmeyene giden ol, aradığını bulan ol, canın sıkıldıkça yok ol, bazen, biraz; gez!
Farkettiklerin bile yetmesin, baktıkların anlamını yitirsin, hatta sen de; gör!
Ve tüm olan bitene karşı isyanın olsun, sermayen sanatın olsun, otur da; çiz!
Muhiddin Piri, Gelibolu’ da geçirdiği günler zarfında ”Kitab-ı Bahriye” adlı denizcilik mahiyetindeki eserini kaleme almıştır. Bu eser denizciler açısından da bir nevi kılavuz nitelikleri taşıyan bir kitaptı. Eser dönemin en saygın ”Kılavuz Kitabı” olarakta nitelendirilmektedir. Kitab-ı Bahriye’yi 1525 yılında tamamlayan Piri bu eserini fetihten sonra Mısır’a gönderilen Makbul İbrahim Paşa vasıtasıyla dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a takdim etmiştir.
Piri Gelibolu’da bulunduğu dönemlerde sadece kitap yazmakla meşgul olmamış asıl uğraşı ilk dünya haritasını çizmek olmuştur. 1513 yılında ceylan derisi üzerine ilk dünya haritasını çizen Piri bu haritayı 1517 yılında Yavuz Sultan Selim Han’a sunmuştur. Bazı rivayetlere göre eline haritayı alan Yavuz, ”Dünya ne kadar küçük…” demiş. Sonra da, haritayı ikiye bölmüş ve ”Biz doğu tarafını elimizde tutacağız.” demiştir… Padişah, daha sonra 1929’da bulunacak olan diğer yarıyı atmıştır. Piri Reis, Nil nehriyle alakalı ilk haritasını Mısır’ın fethi sırasında Osmanlı donanmasına hizmet ederken kazandığı tecrübeler ışığında çizmiştir.
Piri Reis haritalarını çizerken Kristof Kolomb’un haritalarından yararlanmıştır. Piri’nin 1513 yılında çizdiği harita 1529 yılında ortaya çıktığında daha keşfedilmemiş olan Afrika, Amerika ve Güney Kutbu’nu gösteren kısımların olması ortalığı karıştırmıştır. Piri Reis”in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti. Bilim adamları Piri Reis´in çizdiği haritada yer alan Antarktika kıtasında milattan önce yaşamış bir uygarlığın izlerini de doğruladılar. Haritanın geçmişin teknolojisiyle bu denli muntazam çizilmiş olması bir sır olarak karşımıza çıkıyor. Piri Reis’in bu bilgileri Kolomb’la konuşarak elde ettiği hatta bir savaş sırasında Kolomb’un eserlerini ganimet olarak ele geçirdiği ileri sürülüyor.
Yıllarını Osmanlı Deniz Donanması’nın başında geçiren Piri Reis 1552 yılında Mısır kaptanlığı yaparken Umman ve Basra üzerine 30 gemiyle çıktığı seferde, Hürmüz Kalesi’ni kuşatmıştı. Portekizlilerden aldığı haraç karşılığı kuşatmayı kaldırdı ve donanmasıyla Basra’ya döndü. Tamire muhtaç donanmayı orada bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile Mısır’a döndü, gemilerden birisi yolda battı. Donanmayı Basra’da bırakması kusur sayıldığı için Mısır’da hapsedildi. Basra valisi Kubat Paşa’ya ganimetten istediği haracı vermemesi, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın politik hırsı yüzünden hakkında padişaha olumsuz rapor verildi ve dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı üzerine 1554’te boynu vurularak idam edildi. İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan Piri Reis’in terekesine devletçe el konuldu
Piri Reis’in idamında Hürrem Sultan’ın rolü olduğu hakkında bir rivayet vardır. Hürrem Sultan’ın Kırım’dan Kemal Reis ve Piri Reis’in gemisi ile İstanbul’a getirildiği iddia edilir. Piri Reis’in dünya haritasının parçası Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nde bulunmuştur. Hürrem Sultan’ın Piri Reis’in başarısının önüne geçmek için dünya haritasını parçaladığı ve parçaların Rusya’ya gönderildiği ve ardından Kanuni’nin aklına girerek Piri Reis’i idam ettirdiği iddia edilir.
Ne var ki o, yarattığı evrensel boyuttaki eserleri olan, iki dünya haritası ve çağdaş denizciliğin ilk önemli yapıtlarından birisi sayılan Kitab-ı Bahriye ile günümüzde de halen yaşamaktadır.
ARALIK 2012