Osmanlı Devleti!  Üç kıtaya yayılmış geniş bir coğrafyaya hükmeden koskoca bir devlet…

Ve bu büyük devletin bir de yöneticileri, ulu padişahlarımız vardı. 600 yılı aşkın sürede ayakta kalan bu devletin sultanları… Onlar bir yandan tüm aleme korkusuzca kafa tutup bu büyük devleti yönetirken bir yandan da sanatla ilgileniyorlardı. Belki birçoğumuz atalarımızın sadece fetihten fetihe koştuğunu zannetsekte onlar şairlik yönüyle de ön plandaydılar.

Şair Sultanlar… Kulağa hoş gelen, gönlümüzü okşayan bu sözcüktür. Bizim ulu sultanlarımızın da gönülleri okşayan pek çok sözcükleri vardı, şiirleri… Murat Hüdavendigar’dan Yıldırım Bayezit’e, Sultan II. Murat’tan Sultan Süleyman’a kadar birçok şair sultanımız vardı. İçlerinde öyle bir tanesi vardı ki tarihçilerin yüzyıllardır anlata anlata bitiremediği, Peygamberin müjdelediği o kutlu sultan… Fatih Sultan Mehmet, yani namı diğer ‘’Avni’’.

O ki on dokuzuna kırk gün kala tahta geçmiş, gencecik bir padişahken fethi olunamaz denilen İstanbul’ u fethetmiş, asırlar öncesinden müjdelenen sultanlar sultanı. Fatih bir taraftan at sırtında fetihten fetihe koşup devletinin sınırlarını genişletirken, diğer taraftan da şiirleriyle gönülleri fethetmiştir.  Bu şiirler ise divan edebiyatında önemli bir yere sahiptir. 50 yıl gibi bir insan için kısa sayılacak bir ömür geçiren Sultan Mehmet yaşadığı sürece himayesi altında ki tüm insanlara hoşgörülü davranıp yardım etmiştir. Böyle bir kişiliğe sahip olan Fatih’ten de yardımsever anlamı taşıyan ‘’Avni’’ mahlasından başkasını kullanması da beklenemezdi. Her ne kadar gencecik yaşında İstanbul’u fethedecek kadar cesur olsa da korkusuz kalbinde bir o kadar da saf ve duru duygulara sahipti.

Sultan Mehmet Han’ın en önemli erdemi biliyoruz ki korkusuzluk ve özgüvendir. Bu erdemini şiir sanatı üzerinde de sergilemekten hiç çekinmeyen Avni, güçlü söyleyişe sahip şairlere bile çekinmeden nazire yazmıştır. Bunun en belirgin örneğini ‘’Gönülname’’ adlı eserinde görebiliriz. Gönülname, dönemin usta şairlerini bile kıskandıracak nazire mahiyette yazılmış doyumsuz bir eserdir. Fatih Sultan Mehmet bu eseri dönemin usta şairlerinden Melihi’nin gönül redifli furyasına karşılık olarak yazması da O’nun sanatının ne denli güçlü olduğunu ortaya koymuştur.

Fatih Sultan Mehmet, duru söyleyişiyle ve duygu dolu beyitleriyle dikkat çekicidir. Fatih’in duygu dünyasının ne kadar derin ve kırılgan olduğunu biz duygu dolu beyitlerinden anlayabiliriz.

Sevdün ol dilberi söz eslemedün vây gönül

Eyledün kenözüni âleme rüsvay gönül

‘’Söz dinlemedin sevdin o güzeli vay gönül

Rezil ettin kendini aleme gönül’’

             

İşte görülüyor ki böyle heybetli bir hükümdarın bir sevgili yüzünden iç dünyasında düştüğü durum dikkat çekicidir. Bu mısralar, Fatih’in duygu dünyasındaki hassasiyetin ve sitemin göstergesidir. Aynı zamanda onun ne kadar usta bir söyleyişe sahip olduğunun da açık delilidir.

Fatih’in duygu dünyasındaki ışıltıyı Nihat Sami BANARLI şöyle tanımlamıştır: ‘‘Fatih’in aşk şiirleri, genç ve güzel bir padişahın her emrine amade, kolay sevgiler için değil; sevgileri gönülde sıcak ürperişler uyandıran güzeller için söylenmiştir.’’ İşte Fatih’in duygu dünyasındaki derinliğin lisan halinde tecellisi budur. Fatih, içindeki sevgili sancısını mısralara dökebilen bir şairdir. Biz emininiz ki o eğer zamanını sadece şiir sanatı üzerine kullansaydı, döneminde en usta şairlerin isimleri yanına mahlasını altın harflerle yazdırabilirdi. Onun şiirleri dikkatlice incelendiği zaman beyitler içerisindeki keskin zekâ ve ince nükte hemen göze çarpmaktadır.

‘’Fatih olmasaydım Ulubatlı Hasan olurdum.’’

Diyen ulu hükümdarın Ulubatlı’ya olan sevgisi apaçık görülmektedir. Fatih’in bir diğer sevgilisi ise onu müjdeleyen alemlerin sultanı Peygamber Efendimizdir. Fatih, O’na olan sevgisini şu mısralarla dile getirmektedir:

Ben Sultan Mehmet’im,

Önündeyim Konstantin’in,

Yakarım ben bu şehri,

Bir tebessümün için.

Ben senin ümmetinim,

Sensin benim efendim,

Senden gayrı senden başka,

Efendi istemem sevgi istemem.

Fatih şiirin yanı sıra resim ve mimari sanatlara da önem vermiştir. Hatta o dönemin İslami çevreleri tarafından hoş karşılanmamasına rağmen kendi portresini çizdirmiştir. Fatih’ in fethettiği topraklara gıpta edilecek kadar güzel yapıtlar yaptırması da onun mimariye verdiği önemin gözler önüne serer.

Sonuç olarak, sınırları üç kıtaya yayılmış bir devleti yönetirken bir yandan da sanata bu denli önem vermesi aslında O’nun ne kadar iyi bir sanatçı olduğunun büyük bir göstergesidir.

 

Kaynakça

‘’Şair Fatih: Avni’’ Prof. Dr. İskender PALA ‘’KAPI YAYINLARI’’

Nihat Sami BANARLI Resimli Türk Edebiyatı Tarihi M.E. B. Yayınları, İstanbul 2004 sayfa:445.

Büyük Larousse Ansiklopedisi,İnterpress Basın ve Yayıncılık A.Ş, İstanbul 1986

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir