Büyümek, ne kadar uzak bir kavramdı bir zamanlar bana. İnatla herkese asla büyümeyeceğimi söylerdim. Korkuturdu gözümü çoğu zaman büyük insanların yaptıkları ve yaşadıkları. Koşuşturmaca içinde geçen bir hayat, nefessiz kalınan zamanlar, dost kazıkları, sorumluluklar vs. Hep daha iyi bir hayat için çabalamak gibi gelirdi bana yaptıkları. Ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar büyükler hep daha fazla başarı isterlerdi. Bunun yanında daha fazla para, daha fazla güç, daha fazla elbise… Hiç tam olmazdı sahip oldukları şeyler, hep eksik kalırdı. Ya da daha fazlasına, en iyisine sahip olabilecekken elindekilerle yetinmek neye gerekti onlar için. Hayatlarını saran koskoca bir hırs vardı. Kazanmak için hep, en iyisini ve daima.
Oysa çocukluğumuz öyle mi? En masum anılarımızı biriktirdiğimiz zamanlar. Oyunlarla şenlenirdi hayatımız. Oyuncaklar mutluluk kaynağımızdı. Dünya bizim etrafımızda dönerdi. Yeryüzündeki her şey bizim için vardı, biz mutlu olalım diye. Yalana yer yoktu hayatımızda, sevdik mi sevdiğimizi söylerdik. İki yüzlülükte yoktu. Bir oyuncak, bir şeker gelirdi tüm kırgınlıklarımızın üzerinden. Hayallerimiz vardı kocaman, içinde kendimize yeni bir dünya yarattığımız. Arkadaşlıklarımız en saf halindeydi. Çıkarlara, beklentilere yer yoktu o saflıkta. Gülüşümüzle neşe saçardık dört bir yana. En büyük isteğimizse büyümekti.
Aradan yıllar geçti ve ben büyüdüm. Hayatım o kadar çok değişti ki. Önce minik bedenim değişti. Sonra çevremdekilerin bakış açıları, hal ve tavırları. Artık büyümüştüm oyun oynayamazdım mesela. Hanım hanımcık kız olmak kelimeleri bu dönemde hayatıma girdi. İçinde bulunduğum çevre de değişti yavaş yavaş. Çevremle iletişimim farklılaştı.
Yalanlar girdi hayatıma istemesem de. Yalnız bu olsa yine iyi derdim ama kötü duygularda sarmaya başladı etrafımı: mutsuzluk, kızgınlık, öfke, nefret. Benim kendi dünyamda bunlara yer yoktu oysa. En güzel duygularla bezemiştim kendi dünyamı. Ben kendi dünyamda mutluydum ama gerçek hayatta olumsuzluklar da vardı.
Tansu Kariptansukarip@lisan-iask.com
Mayıs 2013